Yaz modası, kış modası, çiçekliler, maviler, sarılar… Moda yazılarının ana teması genellikle renkler ve kesimler üzerine döner. Ben bu kez bir değişiklik yapalım dedim; trendlerin ötesine, kumaşa doğru bir yolculuğa çıktım. Bursa’da ipek ve ipeksi kumaşların üretimini yapan Saydam Tekstil’i ziyaret ettim.

PINAR HİÇDURMAZ
pinar.hicdurmaz@aksam.com.tr
Halam terzi olduğu için çocukluğumdan beri kumaşlara karşı ayrı bir ilgim vardır. Kumaş kırpıntıları ben ve kardeşim için hazine değerindeydi, çocukluk yıllarımda. Bu sayede bir eteğin, bir elbisenin dikim aşamalarına da şahit oldum. Ama çok sevdiğim kumaşların nasıl ortaya çıktığı benim için tam bir muammaydı. Bu yüzden Seda Saydam’ın daveti beni çok heyecanlandırdı. Fotoğraf makinemi taktım koluma ve Bursa’nın yolunu tuttum. Bu arada ilk kez BUDO (Bursa Deniz Otobüsleri) ile yolculuk yaptım. Hem sefer sayısının sıklığı hem de konforu dolayısıyla rahatlıkla tercih edilebilir. Yaklaşık bir saat süren yolculuktan sonra Mudanya’ya vardım. Saydam Tekstil’e doğru yola çıktığımda onların da ziyaret edeceğimiz binaya henüz yeni taşındıklarını öğrendim. Kafamda ister istemez bazı soru işaretleri oldu. “Acaba taşınma evresi devam ediyor mudur? Bütün kompleksi gezme şansım olur mu? Güzel fotoğraflar çıkar mı?” gibi. Neyse ki hepsi yersiz çıktı.
BAŞKA BİR İŞ YAPMAYI HİÇ DÜŞÜNMEDİM
Kumaşların büyülü dünyasına geçmeden önce size ev sahibemiz Seda Saydam’dan biraz bahsetmek istiyorum. Babasının eve getirdiği kumaşları hayranlıkla inceleyen Seda Saydam’ın başka bir iş yapması beklenemezdi. İtalya’da Tekstil Tasarımı okuyan Saydam; “Aile mesleği olduğu için değil, kumaşı da ailemden biri gibi gördüğüm için tekstil tasarımı okumak istedim. Benim katkım ne olabilir diye düşündüm ve hikâyesi olan kumaşların bize çok şey katacağına karar verdim. Şu anda Türkiye’de yapılamayan bir şeyi yapıyorum; kumaşlardan koleksiyon hazırlıyorum. Aynı kıyafetlerde olduğu gibi her yıl dört ayrı koleksiyon çıkarıyorum. Her koleksiyonun da kendine ait bir hikâyesi mutlaka vardır” sözleriyle anlatıyor kumaşlara duyduğu aşkı. Bu öyle bir aşk ki bir kelime bile İtalyanca bilmemek de onu bu işin kalbinde eğitim görmekten caydıramıyor. Önce işaret diliyle sonra akıcı bir İtalyanca ile ilgisini çekmeyi başarıyor, hocalarının. Tekstil tasarımı okuyanlar da moda tasarımına kayarlar genellikle. O kumaşlarda da koleksiyonun önemini anlatmak ya da tam tersi bunun önemini kavrayanları bilgilendirmek adına Mimar Sinan Üniversitesi’nde ders veriyor.
PRENSESLERE LAYIK İPEKLER
1955 yılında Selahattin Saydam’ın iki tezgâhla başlattığı bu serüven şu anda dünyanın saygı duyulan kumaş firmalarından biri olmuş. Saydam Tekstil, yurtdışında çok önemli fuarlara katılıyor. İpek ve ipeğimsi kumaşlar alanında Paris’teki fuara girebilen beş Türk firmasından biri. Çok önemli markalarla çalışıyor. Prada, Miu Miu, Hugo Boss bunlardan birkaçı. Ayrıca Gamze Saraçoğlu, Arzu Kaprol, Hakan Yıldırım, Özlem Süer gibi Türkiye’de ve dünyada çok önemli başarılara imza atmış moda tasarımcılarıyla da çalışıyor. Prenses Kate Middeleton’ın nişan töreninde giydiği elbisenin kumaşı da Saydam Tekstil imzası taşıyordu. Jennifer Lopez ve Rihanna da firmanın kumaşlarını tercih eden ünlüler arasında yer alıyor.
ÇOK FAZLA SEÇENEK VAR
Fabrikayı dolaşmaya başlamadan önce Seda Hanım’dan kumaş hakkında da bilgi alıyoruz. “Üç kumaş türü vardır. Biri doğal tamamıyla doğadan gelir; ipek, pamuk, yün ve keten gibi. Yarı sentetik dediğimiz kumaşlar vardır, bunların en büyük özelliği yine insan yapımı olması ama doğal elyafın bütün özelliklerini taşımasıdır. Hava geçirgenlik, dayanıklılık, ipeğin parlaklığı gibi. Kökeninde yine doğallık vardır. Sadece işlem görür ve yarı sentetik dediğimiz kloş, asetat gibi iplik haline gelmiştir. Sentetik dediğimizse tamamıyla petrol kökenli olup naylon, polyester gibi ipliklerdir. Bunların özelliği hava geçirgenliği yoktur fakat teknoloji bugün o kadar çok ilerledi ki polyestere de öyle özellikler katıyorlar ki çok daha farklı sonuçlar alınabiliyor. Biz Saydam Tekstil olarak bu türleri istenilen oranda karıştırarak kumaş elde edebiliyoruz. Zaten en önemli ayrıcalığımız bu noktada devreye giriyor. Çok ince ipliklerle çok fazla seçenekte kumaşlar yapabiliyoruz.
FABRİKAYI KEŞFETME ZAMANI
Seda Hanım’ın önderliğinde fabrikayı gezmeye başlıyoruz. Tura başlamadan önce Seda Hanım elime kulak tıkacının olduğu bir paket uzatıyor. “İhtiyacınız olabilir” diyor. Bir elimdeki pakete, bir de Seda Hanım’a bakıyorum, ne demek istediğini anlamadığımı belli eden gözlerle. Ama kapıdan içeri adım atar atmaz anlıyorum. İçeride öyle bir makine gürültüsü var ki o gürültüden başka bir şey duymak imkânsız. Fakat bir yandan da öyle merak ediyorum ki bu makineler ne işe yarıyor diye. Bağıra bağıra anlaşmaya çalışıyoruz. Her şey tıkır tıkır işliyor. Örümcek ağı gibi ipler, pırıl pırıl parlayan bobinler beni büyülüyor. Sonra başka bir bölüme geçiyoruz, ses birden kesiliyor. Burada top top, renk renk kumaşlar var. Başında pür dikkat kesilmiş işçiler. Bir hata var mı diye kontrol ediyorlar. Başka bir ayrıntı daha dikkatimi çekiyor. Çalışanların üzerindeki tişörtler çok şık. Öğreniyorum ki Gamze Saraçoğlu tasarımıymış. Ayrıca
üç farklı rengi varmış. Herkes istediği rengi istediği zaman giyebiliyormuş.
KORKU TÜNELİ GİBİ
Turumuza kumaşların boyandığı ve yıkandığı bölümle devam ediyoruz. Makinenin başında bir İtalyan bizi karşılıyor. Her bölümde olduğu gibi burada da hemen Seda Hanım’la dostça selamlaşma ve ayaküstü sohbet başlıyor. Tabii İtalyanca konuştukları için anlamıyorum. Sonra Seda Hanım bana açıklama yapıyor. İtalyan bir firmadan danışmalık alıyorlarmış. Buradaki makineler çok korkunç geliyor bana. Sanırım örümcek ağları gibi incecik iplerin romantizmini burada bulamamamın hayal kırıklığını yaşıyorum.
Bu yüzden olsa gerek bu bölümde çok oyalanmak istemiyorum.
ŞİMDİ DENEY ZAMANI
Yolculuğumuzun sonuna geliyoruz. Son durağımızda kimya laboratuvarı ve kumaşlar üzerine kalite, dayanıklılık çalışmalarının yapıldığı odalar var. Deney tüpleri gibi kavanozların içinde renk renk sıvılar dikkatimi çekiyor. Garip bir makine, yanına yaklaştığımda duruyor. Meğer çok hassasmış ve yaklaşmamak gerekiyormuş. Geri çekiliyorum. Turumuz da bu noktada sona eriyor. Biraz da bu yılın favori kumaş renklerini konuşmak üzere Seda Hanım’ın odasına geri dönüyoruz.
ERKEKLER DAHA CANLI RENKLERİN PEŞİNDE
Bu yazın favori rengi mavi ve fuşya. Daha önce florasan renkler dediğimiz çok canlı renkler modaydı. Şimdi de canlı renkler var ama bir florasan kadar parlak değil, daha doğal tonlarda. Bu sezon ilginç bir ayrıntı daha var. Kadınlar bu yaz daha doğal tonları tercih ederken erkeklerse daha canlı renkleri tercih ediyor.