Paris Couture İlkbahar 2012 haftasından enfes ve detaylara inmiş fotoğraflar eşliğinde "Couture" ne ola ki, herşeye couture denir mi, nesi farklı, nesi heyecanlı okuyacağımız bir yolculuk yapsak mı? Sonra siz de yazsanız sonuna, bir couture hayaliniz var mı? Bir defilesini izlemek, bir kıyafetini giymek, boncukların işlendiği yüzbinlerce dakikanın birinde elinde bir boncuk iğnesiyle orda olmak?
Tam olarak aynı anlama gelmese de artık çoğunlukla kısaca "couture" denen Haute Couture Fransızca "yüksek dikişçilik" gbi motamot bir çeviriye denk geliyor. Kısa bir özet olarak kişiye özel, yüksek kalite kumaş ve malzemenin kullanıldığı, çok ehil terzi ve iğneişi/nakış/boncuk/kalıp ustalarının bizzat elde hazırladığı kostümler demek.
![](http://3.bp.blogspot.com/-aIqgUMNiG44/T1COpcy5rII/AAAAAAAAXJY/SGRXBcvssho/s1600/05dior.jpg)
İşin ironisi Paris denince akla gelen ve en az makaron kadar Fransız olan, üstelik yalnızca Paris'in belirlediği standartlarla kullanılabilen "couture" kelimesini ve kavramını bir İngiliz'in başlatması.İlk couturier Charles Frederick Worth isminde bir İngiliz ama o da işe 19. yüzyıl ortalarında Paris'te başlamış
Bugünkü Fransa'da "haute couture" koruma altında patentli bir isim, yani öyle Boom Couture diye canım isteyince kullanıp, markama koyamıyorum bu kelimeyi:) Bu kelimeyi moda evinin ya da koleksiyonunun yanına ancak önceden belirlenmiş belli standartları sağlayabilirse alabiliyor ev. Sadece Paris moda haftasında dünyanın en iyi modelleri ile bir defile yapınca olmuyor. Peki bu standartları kim belirliyor. Afilli bir ismi var:) Chambre Syndicale de la Haute Couture! Kurallar ise şöyleymiş:
Bir ya da bir kaç prova ile birlikte özel müşterilere özel sipariş üzerine tasarlanmış olması
Paris'te en az 15 tam zamanlı çalışan bir atölyesi olması
Her sezon gece ve gündüz giyiminden oluşan en az 35 parça sunulması
Bir couture defilesi sonrası o modaevinin açıklama kağıdını görmelisiniz. Hangi kumaştan kaç metre kullanıldığından, boncuk sayısına, kristal miktarına hepsi tek tek tek yazıyor!
![](http://3.bp.blogspot.com/-Sn245xOV48k/T1CS8oriK-I/AAAAAAAAXL4/-hrdodQumHU/s1600/13valli.jpg)
Fransa'nın sertifikaya layık gördüğü coturierler ise azıcık: Adeline André, Anne Valérie Hash, Chanel, Christian Dior, Christian Lacroix, Dominique Sirop, Franck Sorbier, Givenchy, Jean Paul Gaultier, Maurizio Galante, Stéphane Rolland, Elie Saab, Giorgio Armani, Maison Martin Margiela, Valentino, bazı dönemler bu listeye eklemeler oluyormuş. Açıkçası böyle zor bir listede bulunan Christian Lacroix'nın yani en muhteşem couturierlerden birinin iflasına izin veren Paris Moda konseyi ve Fransa hükümeti, hiç biri olmasa Fransa'nın dev işadamları utancından ölmeli!
Özel müşterilere özel siparişle yapılabilen bir couture kostümün ortalama istatistiklerini tutmuşlar: ortalama bitiş süresi 100 ila 400 saat arasında değişiyor ve ortalama 3 özel prova istiyormuş. Gece elbisesi değilse en az 26bin dolarlarlardan başlıyormuş. Gece elbisesi ya da gelinlik olduğuna bitiş süresi bazen 40-50 gün sürebiliyormuş. Günümüzde hepi topu 3000 kadıncık couture siparişleri vermekteymiş ve bunların %60ı Amerikalıymış,bunların ortalama 300 tanesi "sadık müşteri" imiş.
Işık doğudan yükseliyor yalnız ben bu müşterilerin çok yakında Arap yarımadası, uzak doğu ve Hindistan olacağına inanıyorum. Yoksa Hermes Mumbai'ye dev bir mağaza kondurmazdı. Oysa bir zamanlar, modacıların "altın çağ" dediği yıllarda (ki bu 2. Dünya Savaşı sonrasına denk geliyor ilginçtir) 15bin kadın couture giyiyormuş.
Bugün Chanel'in 150 düzenli couture müşterisi varmış ve Dior yılda ortalama 20 couture gelinlik yapıyormuş.Peki pazar bu kadar küçükse madem, misal Karl Lagerfeld "valla couturede sabahtan beri siftah yok" diyorsa Chanel'in başında oturduğu yerden neden bu büyük moda evleri hala Paris Couture haftasında muazzam ölçeklerde, inanılmaz maliyetlerde defileler yapıp, tamamlaması aylar süren ve insanların kör olana kadar işçilik yaptığı koleksiyonlar hazırlayıp, milyonluk cicileri Hollywood'un kirini pasını etek uçlarıyla süpürsün diye ünlülere gani gani dağıtıyorlar. İşte orada devreye sen, ben giriyoruz sevgili Styleboomer:) Çünkü bunu sadece ve sadece prestijleri daha da artsın, daha da "arzu edilir", "hayali kurulur", "gece rüyanda görülür" hale gelsin, bu hal ve ruha soktukları sen ben de Chanel, Dior, Valentino, Armani parfüm, kozmetik, çanta, ayakkabı, güneş gözlüğü, hatta bir eşarp, minik de olsa bir anahtarlığa yine çok güzel paralar verelim "seçkin" hissedelim diye.Ama kardan zarar! Yüksek moda markalarının en büyük kazanç kapısı parfüm ve aksesuar. Kısacası Oscar kırmızı halılarını eleştirirken acımayın Boomerlar, sayemizde giyiniyorlar:p Birlikte 1 couture müşterisine çok daha az zaman ve maliyetle bedeliz.
İşin ekonomisini bir köşeye koyarsak ve tasarıma, yani bizi asıl ilgilendirene geçersek, "couture" tasarımcının hayallerinin sahnesi, hayal gücünün hiçbir sınır tanımadığı, hiçbir kurala uymak zorunda olmadığı evreni, fantazi dünyası. Deney yapabildiği, sanatını kimse için değil bazen yalnızca kendisi için ortaya koyabildiği, özgür ve belki enfes bir şuursuzlukta, bir kendinden geçme halinde olduğu yer. Üstelik sadece tasarımcının değil, o couture kostüme eli değen her "usta"nın. Alexander McQueen ya da John Galliano'yu,Thierry Mugler'i, Iris van Herpen'i düşünün, Tisci'yi. Couture, bir kadını giydirmeyi bırak bir hayali giydir demek gibi, içlerinde duranı alabildiğince taşıracak bir nehir yatağı sunmak gibi.
ALINTIDIR...styleboom.net