Atilla ÖZKAN, Türkiye’yi, Kostümcü, Dansçı, Halk Dansları Eğitmeni ve Müzisyen olarak, deyim yerindeyse, Çin Seddi’nden Cebel-i Tarık’a kadar temsil etmiş ve tanıtımına katkıda bulunmuş bir isim.
1999 yılı Mart ayında kendisine ait Kostüm ve Aksesuar üretim firmasını kuran Özkan, o tarihten bu güne, folklorik giysi ve aksesuar konusunda, yalnızca bilineni üretmekle kalmayıp, araştırmacı bir anlayışla, ulaşabildiği her yörede, bilgi toplama uğraşısını sürdürerek, ülkemizin folklorik giysi zenginliğini arttırma yoluna gitmiş. Özkan ile İzmir’deÖzkan Kostüm’de gerçekleştirdiğimiz sohbetimiz sırasında öğrendim ki Sultan’s Of The Dance’ın da ilk kostüm ve takılarını kendileri yapmış.
KÜBRA DOĞRU STAR GAZETESİ
Bu işe nasıl başladınız?
Halk oyunları giysileri ile tanışmam 1980’li yıllara dayanıyor. 15’li yaşlarımda halk oyunları çalışmaları yapmak için EFE-DER (Ege Folklor Sanat Kültür Eğitim ve Araştırma Derneği) derneğine kayıt oldum. Dernekte kendi kostümlerimizi dikmeye başladım. İlk zamanlar nakışlarını dahi yapıyordum. Dikim kısmını annelerimize, güvendiğimiz terzilere yaptırırdık. Sonrasında halk oyunları çalışmalarına başladım, zamanla ritim, davul, bağlama gibi enstrümanları çalmaya başladım. Hocalarımız halk oyunları kıyafetlerinin her zaman otantik olması gerektiğini söylerdi. Zamanla baktım ki kıyafetleri araştırmaya başlamışım bile. Zaten 80’li yıllar öncesinde oynayan ekipler orijinal sandıklardan çıkma kostümler giymişler. Sonrasında da bu kostümlerle ilgili herhangi bir kurum kuruluş zaten yoktu. Ekipler bir öncekilerin kostümlerine bakarak kendi kostümlerini kendileri diktirirlerdi. Kendim de halk oyunları ekipleri çalıştırmaya başlayınca kostüm ihtiyacı üzerine bu hobim, işim oluverdi. Zorunluluktan dolayı hatta aksesuarlarını dahi yapmaya başladım. Vitray, bakır rölyef çalışmaları yapardım eskiden, o yüzden elim de yatkın oldu bu işlere. Başlıklar, silahlıklar, tokaları yaparak da aksesuar kısmına başladım. Böylelikle kendi çalıştırdığım ekiplerin ihtiyaçlarını gidermeye başladım.
Yaptığınız işi nasıl tanımlarsınız?
Bizler yöresel bir giysiyi dans giysisine dönüştürüyoruz. Nakış ve kesim özelliğini korurken dans eden insanında
Araştırmalarınızı nasıl yaparsınız?
Türkiye’de 50’li yıllardan beri müzelere devamlı etnografik malzeme alınmış. Ancak derin bir kaynak bilgisi tutulmamış. Bu anlamda net bir kitap yok, bilgi de yok. Kültür Bakanlığının çıkardığı birkaç kitap var. En eski kaynağımız 1873 yılın da basılan “Elbise-i Osmaniye”. Müzelerde ayrıca bu etnografik malzeme ile ilgili yeterli bilgi sahibi kimseler de yok. Yurtdışına çok çıktım, dünyada birçok ülkeyi bu anlamda ziyaret ettim. Anadolu bu açıdan çok zengin,
ROMALI ASKERLER BİTLİS FİGÜRÜ YAPIYOR
Sultan’s Of The Dance’ın ilk kostümlerini siz hazırlamışsınız?
Sultan’s Of The Dance’ın ilk geleneksel kıyafetlerini yaptık. Takılarını, başlıklarını elimizden geldiğince özüne sadık kalarak yaptık. Başlangıç dönemlerinde onlar da bu konulara dikkat ediyorlardı, sonrasında dünyadaki büyük dans gruplarını taklit ederek onlar gibi giyinmeye başladılar, o duruşu bozdular. Danslarıyla da Türkiye’de artı bir yöre daha oluşturmuş oldular; Anadolu Ateşi Yöresi. O bozulan duruş, kültürün, dansların, müziğin yozlaşmasına, büyük derecede yara almasına neden oldu. Hele ki son projeleri, Anadolu Halk Oyunlarını kullanarak, Kuzey Kafkasya figürleri yaparak Truva Efsanesi diye bir şey yazdılar. Bana göre komik; Romalı askerler gibi giyinip, Bitlis Figürü yapan adamlar
Üniversitelerde kıyafetlerle ilgili bir bölüm var mı?
Üretime yönelik hiçbir yerde yok sadece konservatuarların halk oyunları bölümlerinde giysi dersleri var. Ancak sadece giysi üretimine yönelik çalışmalar yapabilecek bir ders ya da bölüm yok. Biz bu işi altını doldurarak yapıyoruz. Yaptığımız işin her türlü araştırmasını yaparak yapıyoruz. Sırf orijinali olsun diye. Bunun için
DİZİLERDE DÖŞEMELİK, PERDELİK KUMAŞLAR KULLANILIYOR
Dizi ve filmlerde gördüğünüz dönem kostümleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Maalesef o da ayrı bir yara. Teknik anlamda kendilerini geliştirenler bir de kültür anlamında da gerekli değerleri bu denli koruyup geliştirebilseler. Hele ki artık son dönemlerde dizilerde döşemelik, perdelik kumaşlar görür olduk. Takılar belli ki acele ve acemice üretilmiş.
Siz bu kıyafetleri nasıl elde ediyorsunuz?
Her şey Anadolu’da… Gidiyoruz, sandıklarda gizli olanları bulmaya, bakmaya çalışıyoruz.
Kumaşları seçerken neye dikkat ediyorsunuz, ya da nasıl buluyorsunuz?
Kara tezgâhlarda, eski tezgâhlarda eski dokumacıları bulup onlara
MODACILAR NE ZAMAN SIKIŞSA, GELENEKSEL KIYAFETLERİ KESİP PARÇALIYOR
30 yıllık bir zaman dilimi, heves olarak başlayan zamanla mesleğe dönen, şimdilerde de bu işi yayma ve paylaşmaya dönen bir duruma gelmişsiniz, bundan sonrası adına planlarınızda neler var?
Keşke genç arkadaşlar ilgilenseler, duysalar, bilseler, heyecanla ve isteyerek gelseler, sorsalar, öğrenseler. Büyük bir arşivim var, görsel ve yazınsal. Bir hedefim de bunları bir kitaba dönüştürmek. Dünyada Türk Halk Oyunları çalışmaları yapan herkese, her yere ulaşmış bir kurum olduk ama maalesef ülkemiz insanı kendi değeri olan bu alanla o denli ilgili değil. Bizde yapılan genelde şöyle oluyor; modacılar ne zaman bir şeyler üretemez duruma gelse, Anadolu’da giyilen herhangi bir kıyafeti alıp kesip parçalayıp “kendi modamı yarattım” diye ortaya çıkıyorlar.
Cemil İpekçi’yi nasıl değerlendiriyorsunuz diye sorarım ben de o zaman?
Patchwork deniliyor, parçala, başka bir şeye monte et gibi bir çalışma diyebiliriz. Geleneksele zaten hiç uymuyor. Orijinal bir kıyafeti, parçalayıp, kesip başka bir kumaşın üzerine dikerek moda yapıyorum, kendi tasarımım diyen çok.