HT PAZAR / Aysun ÖZ
Londra Moda Haftası’nda 10’uncu yılını dolduran tasarımcı Bora Aksu, 2014 yaz koleksiyonunu ve tasarım hayatında Londra’nın yerini anlattı
Bora Aksu'nun, Londra Moda Haftası'ndaki 2014 ilkbahar-yaz defilesi yağmurlu bir günde gerçekleşti. Ancak yağan yağmur Aksu'nun moda haftasındaki 10. yılını kutladığı defile ve partisini gölgeleyemedi...
Londra Moda Haftası'nda 10. yılına giriyorsun ve bu yıl moda haftası senin defilenle açıldı.
Bu koleksiyon ve defile benim için çok özel, 10. yıl bir kutlaması. O yüzden çocukluk anılarıma gitmek istedim. Çocukluğumda ailemle geçirdiğimiz uzun yaz tatilleri, Ege kıyıları; gördüğüm, hatırladığım tüm renkler, objeler ve simgeler mesela nazar boncuğu bir bir koleksiyonda kendini göstermeye başladı.
"Nostaljik Türkiye"ye ait göndermeler var koleksiyonda...
Uzun bir araştırma dönemi ve yine uzun bir materyal toplama dönemi sonunda, Ege sahillerinden peştamal kumaşları, el dokumaları toplayıp Londra'daki atölyemde diğer kumaş, dantel ve brokarlarla harmanladım. Koleksiyonda denge noktası yaratmak çok önemliydi. Teyzemin yaptığı tığ işi fırfırlar koleksiyondaki bazı kıyafetlere yeni bir ivme kazandırdı. Çok zevkli bir çalışmaydı, sonuçlarında da o duygum hissedilebiliyor.
Tasarımlarında epik bir ifade, filtrelenmişçesine buğulu efektler ve yaşanmışlık hissi var. Ve ben çoğunda İzmir'in imbatını hissediyorum...
Bir giysinin tasarım nesnesi olması yaratım sürecinde yatıyor aslında. Her tasarımın bir doğuş sebebi ve süreci vardır ve o sürecin başlangıcındaki düşünceler aslında ürünün tasarım oluşunun temelinde yatar. Benim için tasarım, tamamen o an içinde yaşadığım duyguların bir yansıması. Sadece Londra değil, her şey benim için esin kaynağı olabiliyor. Sokakta günü gününe yaşadığım her şey tasarımlarımı etkileyebiliyor. Ama sanırım bunların tek tek altını çizmek zor. Çünkü tasarımlarda etkileşime ve farklı fikirlerin armonisine önem veriyorum. Tek yönlü etkileşim tasarımlarım için geçerli olamıyor.
'KENDİMİ LONDRA'YA AİT HİSSEDİYORUM'
Niye Londra?
Tasarlamak, nefes almak kadar gerekli benim için. Londra, tasarım fikirlerinin öğütüldüğü ve yaşama geçtiği yer. Her ne kadar çok seyahat etsem, esinlensem ve inanılmaz veriler toplasam bile, tüm bu fikirler hep Londra'daki atölyemde hayata geçiyor. Londra benim için güvenli bir yaratıcılık alanı.
Bora Aksu'nun Londra'sından İstanbul nasıl görünüyor?
Londra benim sığınağım ve evim. Kendimi Londra'ya ait hissediyorum. İstanbul'u çok seviyorum, çok zor bulunan ama yendikçe unutulmayan bir çeşit yemek gibi İstanbul. Tadı ve kokusu o kadar kendine has ki onu başka şeylerle kıyaslamak mümkün değil. İstanbul'un kendi içindeki düzenli karmaşıklığı, tarihi ve yapısına rağmen eforsuz zenginliği en sevdiğim yönleri. İstanbul'a geldikçe sahaflardan topladığım eski dergiler hep stüdyomdaki kitaplığımın baş ucunda durur. 70'lere ait Türk tekstil ve sanat dergileri, yine 70'li yıllara ait fotoğraf ve takvimler en çok toplamaya çalıştıklarım.
Kusurların yarattığı kusursuzluk
Sence moda bir yenilik arayışında mı yoksa tekrar sürecine mi girdi?
Moda aslında pek çok boyutta bir değişim geçiriyor; bir yanda giderek büyüyen ucuz üretim ve ucuzlayan kıyafetlerle insanları fast giyime yönelten markalar, diğer yanda ise bireysel tasarım yapan ve insanlara farklı olma seçeneği sunan ama pahalı ve az üretilen markalar... Bu değişimler sanırım modadaki çeşitliliğin bir göstergesi.
Bora Aksu kadınları, dışarıdan çok güçlü ancak içlerinde narin, kırılgan gibi görünüyor. Kadınlarını nasıl tarif edersin?
Benim kadınlarım aslında çocukken ağaçlara tırmanıp erkek çocuklarıyla yarışan, ancak büyüdükten sonra feminenliklerini keşfetmeye başlayan kadınlar. O yüzden de feminenliklerinde biraz düzensizlik var ki kusurların yarattığı kusursuzluk bence onlarda...