OHSAS 18001:2007IşSağlığı ve GüvenliğiSertifikası'nı alan Epengle Tekstilin işletme Şefi Umut Civelek, "Türkiye'de tekstil sektörü henüz birinci kademede. Bu kademeyi aşmadan ikinci kademe olan OHSAS18001 iş sağlığı ve güvenliğine geçilebileceğini kısa vadede düşünmüyorum" dedi.
Daha çok ağır sanayi sektörlerinde görülen OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Sertifikası, tekstil firmaları için de büyük öneme sahip. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası üye işyerlerinden Epengle Tekstil Endüstri ve Ticaret A.Ş., iş sağlığı ve güvenliğine gösterdiği özenle OHSAS 18001:2007 İş Sağlığı ve Güvenliği Sertifikası'nı aldı. Epengle Tekstil İşletme Şefi Umut Civelek, Personel Şefi Bülent Karabacak ve İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Danışmanı İlter Engin ile bir araya gelerek OHSAS 18001:2007 İş Sağlığı ve Güvenliği Sertifikası sürecini ve önemini konuştuk.
Firma olarak tekstil sektöründe fark yaratmak adına yürüttüğünüz çalışmalardan bahseder misiniz?
Umut Civelek: İşin tekstil boyutundan başlayayım. Bir tasarım ekibimiz var ve bu ekip aktif çalışıyor. Senede birkaç koleksiyon çıkarıyoruz ve neredeyse tüm fuarlara katılıyoruz. Türkiye'de ulaşım sektöründe rakipsiziz, dünyada da ev sektöründe önde gelen üç firmadan birisiyiz diyebilirim. Tasarım ve üretim kalitesiyle fark yaratıyoruz. İş süreçlerinde nasıl bir fark yarattığımızdan bahsedecek olursak, sektörün gerisinde bir teknoloji yatırımımız olmasına rağmen, kaliteli bir işgücü ve iyi bir know-how ile 50 yılın verdiği tecrübeyle sektör liderliğine oynuyoruz. Zaten hem ev tekstili hem de ulaşım sektöründe Türkiye'de rakipsiziz, dünyada da ilk üçteyiz.
Firma olarak DEKRA Sertifikasyonu'ndan almış olduğunuz OHSAS 18001:2007 belgesinden bahsetmenizi istesek. Bu belgenin önemi nedir? Türkiye'de hangi sektörler ve firmalar bu belgeye sahip?
Umut Civelek: DEKRA, Alman orijinli bir sertifikasyon kuruluşu. Özellikle otomotiv sektöründe çok ünlü. Genelde otomotiv firmaları sertifikasyonu bu firma üzerinden alıyor. Biz de OHSAS 18001 belgemizi DEKRA üzerinden aldık. Bu bağımsız bir denetleme kuruluşu. Aldığımız sertifika OHSAS 18001:2007 İş Sağlığı ve Güvenliği Sertifikası. Bu sertifikanın temeli öncelikle iş sağlığı, iş hijyeni, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeterli önlemlere dayanıyor. Bununla ilgili bir dokümantasyon ve önlemler süreci var. Bu çalışmaların tamamına OH-SAS 18001 deniyor. Bu çalışmanın temelinde risk analizi yatıyor. Danışmanımız İlter Engin ve Personel Şefimiz Bülent Karabacak ile beraber öncelikli bir risk analiz ekibi kurduk. Bu ekibe İlter Engin bir eğitim verdi. Daha sonra bu ekip, çalışanların da katkısıyla tüm süreçlerde ve makinelerde risk analizi yaptı. Risk analizinde o anda çalışılan işte veya makinede karşılaşılabilecek tehlikeler, örneğin aşırı sıcak olması, dönen bir parçaya elin kaptırılması, vücudun diğer uzuvlarının sıkışması, ergonomiyle ilgili sorunlar, bel incinmesi gibi riskler belirlendi. Bunların frekanslarını yani ne sıklıkla başımıza gelebileceğini ve şiddetlerini belirledik. Bunlar başımıza gelirse çalışan ne kadar etkilenir diye araştırmalar yaptık. Örneğin sadece ufak bir kazayla mı atlatır yoksa bir uzuv kaybı ya da ölüm tehlikesi olabilir mi diye araştırdık. Frekans ve şiddeti belirledikten sonra bir risk skoru belirledik. Yine bunu, bu ekip yapıyor. Hem bir beyaz yaka grubu, işin tekniğini öğrenmiş bir risk analiz ekibi hem de o işi yapan çalışanlar. Bizler soruyoruz, onlar cevaplıyor ve bizim görmediğimiz yerleri onlar söylüyor. Tüm bu çalışmaların sonucunda bir risk analiz tablosu çıkardıkve karşımıza çok tehlikeli işlerle daha az tehlikeli işler çıktı. Çok tehlikeli işlerden başlayarak önlemler almaya başladık. Basit bir örnek vermemiz gerekirse açıkta çalışan bir zincir tespit ettik ve bu zincirin kopması durumunda çalışana değeceğini gördük ve hemen o zinciri muhafaza altına aldık. Zincir kopsa vekırılsa da önce muhafaza altına aldığımız maddeye çarpacağı için çalışana zarar vermeyecek. Veya kendi başına çalıştığında makinede sıcakla beraber kumaşın yanma riski vardı. O makinede belli bir süreye ulaştığında ısının kesilmesini sağladık ve böylece yangın riskini azalttık. İlter Engin: Fabrikaya, malzemenin girişinden çıkışına kadar tüm safhalarda olabilecek tehlike ve riskleri ortaya koyarak bunların önlenmesi için gerekli çalışmaları yaptık. Bununla beraber bir de aksiyon planı hazırlayarak kimlerin bu işleri yapabileceğini ve ne gibi önlemler alabileceğimizi ortaya çıkardık. Ardından dokümantasyon kısmıyla birlikte çalışanların bilgilendirilmesi sağlandı ve el ele vererek bu belgeyi aldık.
Tekstil sektörü Türk ekonomisine yön veren bir sektör ve bu tarz kazalar çok sık yaşanıyor. Dolayısıyla bu belge Türkiye'de tekstil sektörü için ne ifade ediyor?
İlter Engin: İnsan hayatı çok önemli. Biz firmamızda önlemleri alarak çalışanlarımızın hiçbirinin bir zarar görmemesini amaçladık. Sadece iş kazası olarak düşünmeyin, meslek hastalığında da tekstil sektörü önemli bir yere sahip. En fazla gürültü ve tozun olduğu sektör. Makineleri izole etmeniz gerekiyor ki bu en son nokta. Ayrıca kişisel koruyucular vererek, kişilerin bundan etkilenmemesini sağladık. Ayrıca kimyasallarla çalışmalarımız var çünkü kumaşa apre, boya yapılıyor. Buradaki kimyasalların daha etkisizlerinden seçilmesine özen gösterip çalışanlarımıza daha etkisiz kimyasallar veriyoruz. Bunlarla ilgili gerekli önlemleri alarak çalışanlarımızın bu konulardan etkilenmemesini sağladık. Dediğiniz gibi tekstil sektörü çok fazla gürültünün olduğu ve insanların etkilendiği bir sektör. Bunun için de bizler periyodik sağlık taramaları yaptırıyoruz. Yine aynı şekilde, işe ilk girişlerde de kişilerden bu sağlık taramalarını istiyoruz.
Bülent Karabacak: İş kazaları daha çok maden, metal ve inşaat sektörlerinde yaşanıyor. Tekstil bu sektörlerden sonra geliyor. OHSAS 18001 belgesine baktığınızda daha çok bu sektörlerdeki firmalar tarafından alındığını görüyorsunuz. Özellikle maden, otomotiv, yan sanayi firmalarının bu belgeyi aldığını görüyorsunuz. Tekstilde bu belge diğer sektörlere göre biraz daha az talep edilen ve beklenen bir belge. Tedarikçilerden ve büyük müşterilerden beklenen bir belge değil ama biz bu amaçla yapmadık. Daha çok müşteri kazanalım, daha fazla pazar sahibi olalım diye değil, çalışanlarımıza önem ve değer verdiğimiz için, onların bir iş kazası veya meslek hastalığı geçirmelerini engellemek için üzerimize düşeni yaptık. Bu çalışmaların ardından bunun bir adı olduğunu öğrendik ve bunu belgelendirelim dedik. Maden, inşaat veya metal sektöründe OHSAS 18001 bir gereklilik gibi düşünülürken tekstil sektöründe bu aslında ekstra bir durum. Sayısını tam bilmesem de bu sektörde bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar bu belgeye sahip firma vardır. Bu arada yine bu çalışmalara ek olarak 2012 yılı içerisinde çevre konularıyla ilgili ISO 14001 belge çalışmalarımız da başladı. Yine muhtemelen DEKRA Sertifikasyon firmasıyla çalışacağız ve bu senenin sonunda çevreye olan duyarlılığımızı da ISO 14001 belgesiyle taçlandıracağız.
Bu belgeyi alan çok az sayıda firma olduğunu söylediniz. Tekstil firmaları genel olarak bu konuya nasıl bakıyor?
İlter Engin: Avrupa Birliği'ne çalışıyorlarsa oradaki bazı büyük üreticiler bu belgeyi veya belli kalite belgelerini istiyor. Genellikle onun için alıyorlar ama dediğimiz gibi iyileştirme değil birileri istediği için alınıyor. Bizim için öyle değil. Biz çalışanlarımızın çalışma koşullarını iyileştirmek için bu belgeyi aldık.
Umut Civelek: Tekstil sektörü maalesef ki Türkiye'nin bir gerçeği ama vasıfsız işçinin, kayıt dışı işçinin çok çalıştırıldığı bir sektör. Firmaların büyük bir bölümü de bunu yapıyor. Zaten böyle bir sektörün çalışanlarının sağlığını ve iş güvenliğini düşünmesini bekleyemezsiniz. Öncelikle bunun iyileştirilmesi gerekiyor. Kayıt dışının önlenmesi, çocuk işçi çalıştırılmasının önüne geçilmesi lazım. Tüm bunların önüne geçildikten sonra firmaların önlem almasını beklersiniz. Türkiye'de tekstil sektörü henüz birinci kademede. Bu kademeyi aşmadan ikinci kademe olan OHSAS 18001 iş sağlığı ve güvenliğine geçilebileceğini kısa vadede düşünmüyorum. Çok büyük bir firmayla çalışıyorlarsa o firmalar bunu yapıyor. Çoğu tekstil firması da bu çalışmaları yapmadan, bir belgelendirme firmasına parayı verip birkaç kâğıt imzalayıp belge alıyor. Tekstil sektöründe ne yazık ki ikinci aşamaya henüz geçilebilmiş değil. Bilinçli bir çalışma yok.
Sektörün çeşitli sorunları var ve siz bu sorunları gözlemleyebiliyorsunuz. Firma olarak bu sorunları asgariye indirebilmek adına neler yapıyorsunuz?
Umut Civelek: Birincisi kurumsal bir firma olduğumuzu düşünüyoruz, her şeyimiz yasal ve hiçbir kayıt dışılığımız yok. Olabildiğince de insanları eğitip geliştirerek hem firmamıza hem de sektöre kazandırmaya çalışıyoruz. Tecrübeli ve 35-40 yaş üzeri insan çalıştırmaktansa biraz daha az tecrübeli, okuldan yeni mezun olmuş, gelecek vaat eden insanları bünyemize katarak hem onları sektöre hem de firmaya kazandırmaya çalışıyoruz. Biz üzerimize düşen görevi bu konuda yapıyoruz. Onun dışında çevre ve insan sağlığına zararlı kimyasalları, maliyeti ne olursa olsun kullanmıyoruz. İş sağlığı ve güvenliğiyle tam alakalı olmamakla birlikte bir atık yönetim planımız var. Yine ISO 14001 çerçevesinde yaptığımız bir plan bu. Biz atıklarımızı kaynağında ayrıştırıyoruz ve anlaşmalı olduğumuz geri dönüşüm firmalarına veriyoruz. Bu sayede, bu atıkların doğaya ve insana zarar vermesini de engelliyoruz. Yani işin hem insani hem de atık boyutu var. Üzerimize düşenleri bu şekilde yapmaya çalışıyoruz.
İlter Engin: Eğitimlere çok önem veriyoruz. Çalışanlarımıza sürekli hem iş güvenliği hem de genel eğitimler veriyoruz. Çalışanlarımızın görüşlerini dinliyoruz. Örneğin her ay, sendika temsilcisi ve çalışanların kendi aralarından seçtiği temsilcilerle toplantı yaparak iş güvenliğinde daha nasıl ileriye gidebiliriz diye toplantılar yapıyoruz ve bu toplantıları kayıt altında tutuyoruz.
Çalışanlarınızın fikirlerine önem veriyorsunuz. Firmaların kalkınmasının çalışan memnuniyetiyle doğrudan alakalı olduğunu düşündüğümüzde, çalışan memnuniyetini sağlamak adına yaptığınız diğer çalışmalar nelerdir?
Umut Civelek: Öncelikle bir öneri sistemimiz var. Öneri değerlendirme kurulumuz var. Çalışan arkadaşların hem çalışma koşuluyla ilgili hem de yaptıkları işlerle ilgili önerilerini dinliyoruz. Burada bir ödüllendirme sistemi de var. Her ay önümüze gelen önerileri değerlendirerek makul bulduklarımızı yapıyoruz ve bu öneriyi bize ileten arkadaşa da bir ödül veriyoruz. Onun dışında her sabah, her hafta ve her ay hem bölüm şefleri hem de bölüm çalışanlarıyla hem işleri hem de çalışma koşullarıyla ilgili toplantılar yapıyoruz. Onlardan aldığımız fikirler doğrultusunda aksiyon planları oluşturuyoruz. Yine ayda bir kere yasal bir zorunluluk olan iş sağlığı ve güvenliği kurul toplantıları yapıyoruz. Bu toplantıya iş yeri hekimi, A Sınıfı İş Güvenliği Danışmanızım İlter Engin, Personel Şefimiz Bülent Karabacak, işletme müdürümüz, ben, bir sendika temsilcimiz ve işletmeden seçilmiş bir arkadaşımız katılıyor. Yine işletmenin sıkıntılarını dinliyoruz. Çok interak-tif bir ilişkimiz var. Çalışanlarla yöneticiler arasında çok kesin bir resmiyet yoktur. Herkes rahatlıkla bir üstüne sıkıntısını anlatabiliyor.
Bülent Karabacak: Sendikalı bir işyeriyiz. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası'na bağlıyız. Bir tane baş temsilci ve onun yardımcıları vardır. Biz bu baş temsilciyle her gün zaten birebir toplantılarımızı veya konuşmalarımızı yapar, aksaklıklar varsa ve kendi içimizde çözebili-yorsak kendi içimizde çözeriz. Eğer konuşulan konu bir maliyet gerektiriyorsa, bunu da kurul kararında defterimize yazıyoruz.