Whatsapp Tekstil Kursları Destek Hattı

Fakir fukaraya çakma marka giydirecekler

Her yıl aklaşık 2 milyon ürüne el konuyor bunların büyük bölümü imha ediliyor.

Her yıl aklaşık 2 milyon ürüne el konuyor bunların büyük bölümü imha ediliyor. Tescilli Markalar Derneği, bu ürünlerin yoksullara dağıtılması için bir model geliştiriyor
Taklitle mücadele, Türkiye'nin gündeminden hiç düşmeyen bir konu. Geçtiğimiz hafta İstanbul Emniyeti'nin gerçekleştirdiği büyük taklit operasyonuyla bir kez daha gündeme oturdu. Son operasyon, Tescilli Markalar  Derneği (TMD) eski başkanı ve Paul&Shark Türkiye Distribütörü Selçuk Güzenge'nin, taklit ürün üreticileriyle  yaptığı telefon görüşmesinin dinlemeye düşmesi nedeniyle ilginç bir boyut alınca dün Güzenge ve TMD Başkan Yardımcısı Avukat Vehbi Kahveci ile bir araya geldik. Güzenge, haksızlığa uğradığını söyleyip, yanlış anlaşılmaları  düzeltmiş, ama moralini hemen düzeltemeyecek besbelli.
İKİ MİLYON ÜRÜN YAKALANIYOR
Bu, işin bir yanı. Bu yazının konusu farklı. Türkiye'de yılda yaklaşık 4 bin taklit davası açılıyor. Kahveci, yabancı markaların yüzde 60'ı ile çalışıyor. Taklit sektörünün giderek daha organize çalıştığını anlatıyor, üretim yerlerinin kameralar ve yeni teknolojilerle desteklendiğini söylüyor. İki gün önce ABD'de düzenlenen bir konferanstan  gelmiş. Dünyanın dört bir yanından tam 6 bin avukat ve bütün marka sahiplerinin bir hafta süreyle Washington'da taklit sorununu konuştuklarını anlatıyor. “İlk defa bu yıl Türkiye önemli bir taklit ülkesi olarak anılmadı. Çünkü son bir yılda polis bu konuda çok organize oldu” diyor. Yılda 2 milyonun üzerinde taklit ürüne el konulduğunu anlatan Kahveci, bu ürünlerin etiketleri kesilerek ihtiyaç sahibi insanlara dağıtılması için bir çalışma yaptıklarını söylüyor.
TMD, sosyal dayanışma fonlarından gerçek ihtiyaç sahiplerinin listesini alarak ürünlerin doğru adrese gitmesini sağlayacak. Şu anda taklit ürünler yakılarak imha ediliyor. Yakalanan taklitçi ‘Beni affet’ diye telefon açıyor
Vehbi Kahveci ve Selçuk Güzenge ile sohbet ederken taklitle mücadele sürecine ilişkin ilginç birkaç ayrıntı  öğrendim. Birincisi şu, bu tür operasyonlarda yakalanan üretici mutlaka bir yolunu bulup marka sahibini telefonla arıyor, “Beni affet” diyormuş. Çünkü 556 sayılı kanun hükmünde kararname gereği marka suçları şikâyete bağlıymış. Yani marka sahibi, “Benim şikâyetim yok” dediği anda dava açılmıyormuş. Ve yılda yaklaşık 4 bin taklit davasının açıldığı Türkiye'de şikâyetten vazgeçme oranı yüzde 10'u buluyormuş. Vazgeçme olması için taklit operasyonunda yakalanan kişinin ilk kez yakalanmış olması, malı aldığı yeri açıklaması, tazminatı ödemesi, yakalanan malları teslim etmesi ve bir daha yapmayacağına dair noter kanalıyla taahhütname vermesi gerekiyormuş.
MARKALAR ADRES PEŞİNDE
Taklitle mücadele süreci, uzun ve zahmetli. Marka sahipleri önce adresi tespit edip savcılığa başvuruyor, mahkemeden arama kararı çıkartılıyor ve markanın avukatı bu kararla polise gidiyor. Türkiye’de bu konuda uzmanlaşmış yaklaşık 10 hukuk bürosu var. “Taklit”in coğrafyası da değişiyor. Eskiden en büyük pazar Uzakdoğu iken son yıllarda Pakistan, Hindistan ve Afrika da öne çıkan ülkelerden.
 
 
patronlardunyasi.com