Moda ve Hazır Giyim Federasyonu (MHGF) ve EKONOMİ Gazetesi işbirliğiyle başlatılan “Tekstil ve Hazır Giyim Sektöründe Yeni Konumlanma Arayışı” başlıklı çalıştaylar zinciri kapsamında ikinci bölgesel toplantı Ege Giyim Sanayicileri Derneği (EGSD) ev sahipliğinde İzmir Wyndham Grand Otel'de yapıldı. EKONOMİ Gazetesi Başdanışmanı Dr. Rüştü Bozkurt ve Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz'un moderasyonuyla gerçekleştirilen çalıştayda, sektör temsilcileri durum değerlendirmesi yaparken, geleceklerini de masaya yatırdılar.

Çalıştaya Moda ve Hazır Giyim Federasyonu (MHGF) Başkanı Hüseyin Öztürk, Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Ege Hazır Giyim İhracatçıları Birliği (EHKİB) Başkanı Burak Sertbaş, İzmir Ticaret Odası (İZTO) Yönetim Kurulu Başkan Vekili Emre Kızılgüneşler, İZTO Meclis Başkan Vekili Mehmet Tahir Özdemir, EBSO Meclis Başkan Vekili Işın Yılmaz, EGSD Başkanı Yasin Akçakaya ile birlikte sektör temsilcileri, akademisyenler ve EGSD üyeleri katıldı.
Yasin Akçakaya: Finansman en acil sorun
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan EGSD Yönetim Kurulu Başkanı Yasin Akçakaya, Türkiye ihracatında önemli bir role sahip olan hazır giyim ve tekstil sektörünün, emek yoğun ve istihdamda önemli güce sahip olduğunu vurgulayarak zor bir dönemden geçtiğini söyledi. 2024 yılı ve özellikle bu yılın başından bugüne kadar yaşanan olumsuz gelişmelere dikkat çeken Akçakaya, finansman desteği ihtiyacının en acil çözülmesi gereken başlık olduğunu dile getirdi.
Hüseyin Öztürk: Bu sektör, bu coğrafyada yeşermeye devam edecek
Moda ve Hazır Giyim Federasyonu Başkanı Hüseyin Öztürk ise "36 dernek ve 12 bin 500 üye sanayiciyle üst kuruluş olarak sektörün içerisinde bulunduğu durumdan çıkması için yol bulmamız gerektiğini konuştuk. Geçtiğimiz yıl yaptığımız genel kurulda gelecek üç yıllık dönem için “sektörümüz için ne yapmalıyız?” sorusuna yanıtı olarak; sektörün küçülmeye gideceği, niş ürünlerin üretiminin Türkiye’de kalabileceği ancak standart ürünlerden çıkış olacağı yönünde bir karar aldık. Daha verimli çalışma konusuna odaklandık” diye konuştu.
Bu doğrultuda krizin ilk vurduğu hazır giyim sektörüne çıkış yolu aramak için çalıştaylar dizisi başlatma kararı aldıklarını belirten Öztürk, “Haziran ayında Ekonomi Gazetesi ile bu proje bazında bir işbirliği protokolü yaptık. Bu kapsamda sektörün doğal kümelendiği beş şehir ve alt sektörlerle birlikte yaklaşık 20 çalıştaydan oluşan bir seri oluşturup gelecek yıl uluslararası bir zirve ile de taçlandırmak istiyoruz” dedi.
Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz sektör olarak damdan düşen bir sektörüz. Yaşadıklarımızın olumlu, olumsuz yanlarını tartışacağız ama bu sektör çan eğrisindeki gibi dibinde bir tortu bırakarak bu coğrafyada yeşermeye devam edecek. Buna inanıyoruz ve bu inançla buradayız. Bu çalıştay dizisini ev tekstili ve dokuma denince ilk akla gelen Denizli’den başlattık. İzmir ise hem tekstil hem de hazır giyimde ihracat kilogram birim fiyatı açısından Türkiye ortalamasını yukarı çeken, üniversitelerin büyük çoğunluğunda sektörle ilgili bir bölümü olan, ikinci kuşak dil bilen, entelektüel birikimi olan, kurumsal yapıya sahip, sektörde katma değerli ürünlere yoğunlaşmış bir bölge olmasına rağmen krizden nasıl etkilendiğini bu çalıştayda tartışacağız.”
Jak Eskinazi: İzmir'i moda tasarım üssü haline getirebiliriz
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi de dijitalleşme, yapay zekâ, sürdürülebilir ham maddeler, enerji verimliliği gibi başlıkların artık yalnızca gündem maddesi değil, rekabet kriteri haline geldiğini belirterek, "Tam da bu noktada Türkiye’nin ve İzmir’in tekstilde sahip olduğu stratejik konum yeniden değer kazanıyor. Ancak bu avantajı korumak, eski başarı hikâyeleriyle değil, yeni bir yol haritasıyla mümkün. Yeni stratejik yol haritasının dört başlığı bulunuyor. Birincisi, üretimden markaya, tasarım ekonomisine geçiş. Tasarım, marka, koleksiyon yönetimi yatırımları uzun vadeli var oluşun garantisidir. İkincisi, sürdürülebilirlik, yeşil mutabakata uyum. Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Sınırda Karbon Düzenlemesi artık bir gelecek projesi değil, yarının ticaret vizesidir. Üçüncüsü dijitalleşme ve yapay zekâ. Daha hızlı, daha doğru ve daha verimli olmak artık bir tercih değil hayatta kalma gereği. Dördüncü olarak, akademi–sektör–kamu işbirliği. Bu üç yapı ayrı kulvarlarda değil, ortak vizyonla çalışmak zorunda" ifadelerini kullandı. İzmir'in bir model şehir olduğunu söyleyen Eskinazi, "İzmir'i yalnızca üretim merkezi değil, akıllı tekstil ve moda tasarımı üssü haline getirmek elimizde" dedi
Burak Sertbaş: Krizleri fırsata çevireceğiz
2022 yılında 21 milyar dolarlık ihracatla zirve yapan sektörün 2 buçuk yıldır tepetaklak olduğunu dile getiren Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş ise "ihracattaki ciddi düşüş, küresel talebin daralması, artan maliyetler finansal zorluklar gibi konulardan kaynaklandı. Türk sanayisi her ortama ayak uyduran esnek ve dinamik bir yapıya sahip. Daha önce bu sayede çok kriz atlattık, ama bu biraz uzun sürüyor. Krizleri fırsata çevireceğimize inanıyorum. Sorunlara teslim olmadan, geleceğe yönelik yol haritası oluşturmak gerekiyor. Sürdürülebilirlik, yapay zeka rekabette güçlü olmak için öne çıkıyor. Dijitalleşmek, gücümüzü korumanın anahtarı olacak" diye konuştu.
Tekstildeki yenilikçi yaklaşım hazır giyimi tetikler
İzmir hazır giyim ve tekstil ihracatında bu yılın ilk sekiz ayında 1 milyar dolar sınırına yaklaştı. Şehrin bu performansı, "Tekstil ve Hazır Giyim Sektöründe Yeni Konumlanma Arayışı” çalıştayına da yansıdı. Etkinliğe ilgi büyük oldu.
Çalıştay'ın ikinci bölümünde bir de panel yapıldı. EKONOMİ gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz'un moderatörlüğünde gerçekleşen panele, Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, EHKİB Başkanı Burak Sertbaş, İzmir Ticaret Odası Başkan Vekili Emre Kızılgüneşler, Moda ve Hazır Giyim Federasyonu (MHGF) Başkanı Hüseyin Öztürk, EGSD Başkanı Yasin Akçakaya katılarak görüşlerini dile getirirken, sorulara da yanıt verdiler.
Toplantıda, yaşanan sorunlarla ilgili olarak gerek kamu kurum ve kuruluşlarına, yanı sıra özel sektör oyuncularına düşen görevler olduğuna dikkat çekilirken, tekstilde ortaya konacak yeniliklerin ve inovatif ürünlerin hazır giyim endüstrisine sinerji yaratacağına vurgu yapıldı.
Jak Eskinazi: Yapay zekayla kendi üretimimizi birleştirmemiz lazım
Genel olarak sektörün fotoğrafını çekmeye çalıştık. Çok farklı görüşler var. Bir özet yapacak olursak kendi uygulamalarımızla halledeceğimiz sorunlar var, bir de devlet erkanının politik olarak çözebileceği sorunlar var. Bunların ikisini birbirinden ayırt etmemiz lazım. Bana sorarsanız önce kendi mutfağımıza bakmamız gerekiyor. Bu mutfağı nasıl düzeltir, nasıl günün şartlarına uydururuz? Tabii ki arkadaşlar finansman sorunlarından, desteklerden bahsettiler. Bunların hepsini kabul ediyorum ve hepsi olması gereken şeyler. Yalnız biz birazcık üretim yaparken, günün şartlarından, dünya şartlarından nasıl beslenebiliriz diye düşünmemiz lazım. Şu anda dijitalleşme en önemli konulardan ve en büyük eksiklerimizden bir tanesi. Bugün yapay zekayı kendi işletmemize sokmadığımız zaman bana sorarsanız başarı şansımız çok düşük. Mutlaka yapay zekayla kendi üretimimizi birleştirmemiz lazım. Yapay zekanızın aynı zamanda müşterinizin isteklerine de uygun formatta olması gerek. Üniversite öğrencileri yapay zeka ve dijitalleşme konusunda donanımlı hale gelmelidir. Çözümü tamamen eğitime bağlıyorum, eğitim şart. Üniversitelerle beraber yola çıkmamız lazım. Eğitim yaparken üniversiteler sektörümüzü nasıl daha ileriye taşıyacaklarını da planlamalı. Amaç, herkesin yaptığı şeyi yapmamak, özgün olmak ve pazara bu şekilde girmek. Tekstilin hazır giyimin lokomotifi olduğunu düşündüğümüzde tekstil sektörümüzün diğer ülkelerle en çok rekabet edebilecek durumda olduğunu hepimiz kabul ediyoruz. Çünkü diğer rakiplerimize göre tekstil sektörü çok gelişmiş bir durumda. Kendimize özgün elyafı üniversitelerimizle birlikte yaratamadığımız sürece bir yere varamayız. Mutlaka inovasyonu eklememiz lazım. Bu olmadığı zaman da hiçbir yere varamayız. İşte eğitim de buradan başlıyor.
Burak Sertbaş: Daha gelişmiş kumaşlar yapılabilir
Tekstil ve hazır giyimi ikiye ayırmak gerekiyor. Hazır giyimin şöyle bir sıkıntısı var, çoğumuz KOBİ’yiz. Tabii ki çok gelişmiş hazır giyim firmalarımız var ve teknolojiyi de rahat kullanıyorlar. Dijitalleşme başlığı altında hepimizin teknolojiyi kullanması lazım. Bu kapsamda hepimiz çalışmalar yapıyoruz ama gün geliyor ekonomiye dayanıyoruz ve orada tıkanıp kalıyoruz. Bu konuda tekstil daha iyi bir noktada. Daha gelişmiş kumaşlar yapılabilir durumda. Hükümetin de teknoloji yoğun sektörlere destek verdiğini düşünürsek, bu desteklerden yararlanıp buna yönelirsek tekstili de hazır giyimi de uçurur hale geliriz. Ama hazır giyimde bu kadar kolay değil. Sonuçta geleneksel hazır giyimde yapmak zorunda olan, bir potansiyel, bir kapasite, bir organizasyon var. İkisi arasında sıkışıyoruz. Şu andaki hedeflerimiz, mevcut işimizi korumak, yürütür hale ve eski haline getirmek. Bunun için savaşıyoruz. Devletin en üst düzeyindekiler de hazır giyimin şu anki durumunu çok net biliyor. Devletten hibe değil, önümüzün açılmasını bekliyoruz. Çünkü bugünlere kendi hatalarımız yüzünden gelmedik. Bizim hatalarımız sektörü bu noktaya getirecek hatalar değil en azından.
Üniversite-sanayi işbirliği senelerdir konuşuluyor. Son dönemlerde üniversitelerimiz sanayicilerimizi kabul ediyor, sanayicilerimiz de üniversitelere destek olmak için elinden geleni yapıyor. Öğrencilerimiz bir dönemlerini staj yapsınlar biz de bilgilerimizi aktaralım. Müfredat buna engel oluyor ama bu da zamanla aşılacak diye düşünüyorum. Bazı özel üniversitelerin bu konuda bir hayli yol katettiğini görüyorum. Öte yandan Türkiye’nin bu kadar üniversite mezununa ihtiyacı var mı? Bunu da tartışmak gerekiyor. Mezun sayısı çoğaldıkça kalite de düşüyor. Herkesin üniversite mezunu olmak gibi bir hayali olmamalı.
Emre Kızılgüneşler: 25 yıldır fiyatını artıramadığımız hazır giyim ürünlerimiz var
2000 yılından bu yana 25 yılda, Dolar bileşik faizi yaklaşık % 88 gerçekleşti. New York’ta 1 Dolar’a alınan bir malı artık 1,88 Dolar’dan alıyorsunuz. 2000 yılında 10 Dolar’a aldığınız bir malı hala 10 Dolar’a alıyorsunuz. Konfeksiyon Avrupa’dan Türkiye’ye geldi ve buradan Uzak Doğu’ya geçti. Şu anda Bangladeş, Pakistan, Hindistan konfeksiyondaki rakiplerimiz. Çin zaten arayı açtı ve bizim onu yakalamamız diye bir şey söz konusu değil. Tekstil alanında oradaki otomasyon, Ar-Ge, hazır giyimdeki makine gelişimleri fersah fersah ötemizde. Tabii biz oradaki teknolojiyi yakın coğrafya avantajıyla kullanmaya çalışıyoruz. Yüzde 88 dolar faizi olmuş bir sektörden bahsediyoruz, 25 yıldır fiyatını artıramadığımız ürünlerden bahsediyoruz. Dünyada çok az ürün var ki, 25 yıl önceki fiyatı ile bugünkü fiyatı aynı olsun. Dünyada da olan birinci problem bu. Şu an altyapısı hazırlanıyor sektör Mısır falan değil, Afrika’ya gidecek. Kendimizde hata arama noktasına geldiğimizde gardrobumuzda 3 ceket yerine 30 ceket varsa bu bir hata. Çünkü ucuz mal aldığımızda dünyayı kirletiyoruz. Çevreden, karbon ayak izinden bahsediyoruz. Dünya şu anda bir giyim çöp yığını. Bunun bertaraf edilmesi bile inanılmaz bir çevre katliamı. Bir ürünün 25 yılda fiyatı aynı kalıyorsa tabii ki arz çok fazla dünyada. Bazı arkadaşlarımız İzmir’in birinci derecede teşvikli bölge olmasını söyledi. Burada biraz daha hakkaniyetli olmak lazım. İnsanların bu sektörde çalışması için gerekli ortamı bu satış rakamları ile sağlayamıyoruz. Biz de 2020’den beri yüzde 88 fiyatlarımızı artırabilseydik bunu yapabilirdik. Çünkü özellikle kayıt içinde Türkiye’nin çok daha ilerisindeyiz. İhracatçılarımızın tamamı kayıt içinde ve müşterimiz tarafından denetleniyoruz. Her şirket 3-5 farklı sertifikasyon için inanılmaz paralar ödüyor. Birlik olamadık ve müşterilerimize “Bir sertifikasyon verin, bütün ülkede aynı sertifikasyonu uygulayalım” diyemedik. Sermaye bu tarafa aktı ve bir kaynak israfı yarattık.
Diğer taraftan teknoloji bu işin bir katmanı ama bugüne kadar hazır giyim için teknoloji üretenler de sıkıntıda. Çünkü yapay zeka onların da sahasına girdi. Şimdi şirketlerde kendi yapay zekalarıyla kendi sitelerini üreten yapılar oluşmaya başladı. İhracatçılar Birliği Başkanlığı yaptığım dönemde ülkemizde üretilen pamuk “GMO Free” dediğimiz genetiği ile oynanmamış pamuğun yıllarca tanıtımını yaptık, tüm dünyayı dolaştık neredeyse. Dünyada bu özellikte başka bir pamuk yok. Bu mücadeleye devam etmemiz lazım.
Hüseyin Öztürk: Ya pazarlamada birleşmeli ya da bir pazarlama ağına sahip olmalıyız
Dünyada hazır giyim ihracatı yapan ilk on ülkeye baktığımızda Türkiye dördüncü sırada yer alıyor. İlk onda Çin, Bangladeş, Vietnam, Türkiye, Hindistan, İtalya, Endonezya, Kamboçya, Almanya ve Amerika var. Bizim hazır giyimde yaşadığımız krizi bizden önce olan üç ülke yaşamıyor. Peki bunlarda marka mı var? Bangladeş’te, Vietnam’da belgelendirme mi var? Ar-Ge, inovasyon var mı? Ama batan firma yok. Biz girişimciler olarak ne yaparsak yapalım, ülkenin stratejik çalışmalarının dışında ilerleme şansımız olmaz. Ülkemizin koşullarına göre üretim yapıp, dünya koşullarına göre ihracat yapıyoruz. Dünya koşulları da bize, “Standart ürünlerde 80 ilâ 250 dolar arasında işçilik maliyeti olan bir coğrafyada üretimi yapabilirsin” diyor. Büyük şehirlerimizde bugün 2 bin dolar, Anadolu’da da bin 300, bin 700 dolar aralığında giydirilmiş ücret maliyeti var.
On yıl öncesine kadar geleneksel üretim ile geldik. Hep tartıştığımız konu ortaklık kültürünün olmaması. Fon yönetimi diye bir şey de yok. Dünyadaki büyük markalara baktığımızda daha çok fon yönetimleri var. 1980’den bu yana ekonomik krizler ve bölgedeki savaşları üst üste koyduğumuzda bütün bunlara rağmen diğer sektörlerle kıyaslandığında tekstil ve hazır giyimin çok önde olduğu alanlar var. Ölçek konusunda ise ya büyük sermaye ayırmak gerekiyor ya da birleşerek üretim ölçeğini büyütmek mümkün. Ama bugünkü koşullarda bana göre standart ürünlerden kesinlikle çıkmamız gerekiyor. Coğrafyamızın kıyısında asgari ücretin ve diğer girdi maliyetlerinin düşük olduğu yerlerde bir beş yıl daha standart üretim sürer, ama 15 yıl gitmez. Niş ve katma değeri daha yüksek ürünlerle Avrupa’daki butik mağazalara çalışılabilir. Ya pazarlamada birleşmeli ya da bir pazarlama ağına sahip olmamız gerekir. Bunun alt yapısını bu tür toplantılarda oluşturabiliriz. İnsanımız da “Her şeyi biz biliriz. Az olsun benim olsun. Avrupalı bize mahkumdur” bakış açısı var. Zor oyunu bozuyor ve gerçekle yüzleşiyoruz. Ama bunu fırsata çevirebiliriz. Bir yerde zor varsa onu yakalayıp fırsata çevirebilir ve başarıyı elde edebiliriz. Üretimden ziyade pazarlamada bunu aşmamız lazım. Sadece bizim sektörde değil turizm gibi tüm alanlar pazarlamada tıkanıyor. Ne yaparsak yapalım iyisini yapma noktasını aşıyor ama satışı ve onun üzerine parasal değerlendirmelerimizi koymada sıkıntı yaşıyoruz. Ülkenin genel sorunları sektörün sorunları haline geldi. Biz bu çalıştaylarda belki çözüm bulamayacağız ama bu buluşmaları çoğalttığımızda daha farklı düşünen, sorgulayan kitleleri oluşturacağız. Sivil toplum örgütleri kamuda yapılmayan işleri yaptırmaya zorlar, bu yönde lobi çalışması yapar.
Yasin Akçakaya: Niş alanlarda üretim için tekstil tarafında Ar-Ge ile teknolojik ürün geliştirmeliyiz
Tekstil ve hazır giyim pazarı “fast fashion” bir de “slow fashion” dediğimiz iki bölümden oluşuyor. Sektör bunlardan tercih yapıyor. İzmir’in KOBİ işletmeleri ağırlıkta olduğu için, tercihi “slow fashion” dediğimiz katma değerli ürünler ve niş ürünler tarafında oldu. Burada da üretimsel, finansal anlamda firmalarımız zorluklar yaşıyor. Ama genel anlamda ve fiyat tutturma noktasında “fast fashion” tarafı daha çok sıkıntı yaşıyor. O yüzden İzmir’de “fast fashion” anlamında, bu şartlarda üretim yapmak çok zor.
Bu durumda ya Mısır’a ya da Güneydoğu Anadolu’ya gidiyorsunuz ve buralardaki üretim alanlarını kullanmak zorunda kalıyorsunuz. Daha niş alanlarda üretim yapmamız için, tekstil tarafında Ar-Ge ile teknolojik ürünler geliştirmemiz lazım.
Buradaki engel ise bakış açısı ve anlayış. Eğitimle başlayan süreç, nereye ulaşmak istediğimizle ilgili koyduğumuz hedefler belirleyici oluyor. Üniversitelerimiz başarılı ama daha iyi olmak zorundalar. Çin ve Uzak Doğu’daki ülkeler bunu yapıyorsa bizim de yapmamız lazım. Üniversitelerde tekstil tarafında çok farklı, çok özellikli kumaşlar geliştirmeliyiz ki biz de üzerine konfeksiyonla iyi tasarımı ekleyebilelim.
Sektör kendi imkanlarıyla bunu yapsın dendiğinde de iş tamamen maddiyata bakıyor. Hazır giyim tarafında bu noktada yapabildiklerimiz çok kısıtlı. Meslek liselerine top kumaş verebiliyorsak, sektörün faydası için veriyoruz. Okulların bu noktada ihtiyacı varsa dernek olarak, sektör olarak elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyoruz.
İzmir’in darboğazı: Üstünlüğe rağmen yaşanan sıkıntılar
Çalıştayda, İzmir ve yakın çevresinin sahip olduğu eğitimli girişimci, görece eğitimli işgücü ve tarihsel uluslararası ticaret birikimi gibi avantajlara rağmen giderek sıkışan bir darboğazdan geçtiği saptaması yapıldı. Bu darboğazı yaratan başlıca etkenler detaylı bir şekilde masaya yatırıldı. Finansal ve Ekonomik Sorunlar başlığı altında, döviz kurunun enfl asyon kadar artmaması, sermayenin ekonomik kaygılarla bölge dışına kayması, yüksek işçilik maliyetleri ve finansal darboğaz öne çıktı. İşgücü ve Eğitim Sorunları tarafında ise, nitelikli iş gücünü çekme kapasitesinin kaybı, yetişmiş kalifiye elemanın erozyona uğraması, eğitimli iş gücünün yurt dışına kaçması ve üniversite-sektör işbirliğinin yetersizliği temel sorunlar olarak belirlendi. Sektörün Konumlanma ve İnovasyon Eksiklikleri ise; "Made in Türkiye" marka değeri ve markalaşma sorunları, üreticilerin işi farklılaştıramaması, yeterince inovatif alternatif sunulamaması, niş ürünlerde tedarik zinciri zorlukları ve teknik tekstillere yatırım yapılmaması şeklinde sıralandı. Ayrıca, kurumsal yapı ve işbirliği eksiklikleri (firmalar arası işbirliğinin azlığı, KOBİ'lerin kurumsallaşmaya yatırım yapmaması ile "ben" bilincinin hakim olması) ve dış etkenler (küresel talepte genel daralma, tüketici alışkanlıklarının değişmesiyle geleneksel ürünlere talebin azalması, ve İzmir'in yatırım teşviki alamıyor olması) darboğazı derinleştiren diğer önemli faktörler oldu.
Çözüm öncelikleri: Atılması gereken adımlar
Çalıştay katılımcıları, sorunları aşmak için tam yetkili olmaları durumunda öncelik verecekleri 5 ana başlıkta somut çözüm önerileri sundular. Finansal ve Ekonomik Destekler kapsamında; ihracat yapan firmalara verilen ihracat desteğinin net ihracat rakamına göre %3’ten %10-15’e çıkarılması, üretim ve istihdama finansal destek verilmesi, net ihracat yapan ve istihdam sağlayan firmalara vergisel desteğin artırılması, bölgesel asgari ücret uygulanması ve ihracatçılara GES enerji desteği sağlanması talep edildi. Eğitim, İşgücü ve Üniversite-Sanayi İşbirliği alanında; mesleki eğitimin iyileştirilmesi ve desteklenmesi, eğitimin ortaokuldan üniversiteye kadar mesleki eğitim temelli olması, üniversite odaklı proje geliştirme çalışmaları ve somut çözüm önerileri oluşturulması, kültürel ve bölgesel problemleri çözecek bir eğitim seferberliği sistemi kurulması ve tekstil mühendislikleri ile meslek liselerinde eğitim kalitesinin artırılması öne çıktı. Markalaşma, Tasarım ve İnovasyon başlığı altında; marka desteklerinin artırılması ve devletin markaların uluslararası tanınırlığını sağlaması, moda ve tasarıma yönelik birleşik ve yönlendirici devlet desteğinin sağlanması, İzmir'in bir moda merkezi olarak yapılanması için kaynak ayrılması, İzmir'de moda sektörüne özel bir dijital tasarım ve dönüşüm merkezi kurulması ve yenilikçi ürünlerin ile Ar-Ge projelerinin desteklenmesi gerektiği belirtildi. Sürdürülebilirlik ve Dijitalleşme konusunda ise; bu alanlar için vergi avantajları ve finansman desteği sağlanması, yeşil mutabakat gibi konularda firma sahiplerine eğitim verilmesi, verimliliği artıracak dijital ve teknoloji odaklı projelere pozitif ayrımcılık yapılması, Ege Bölgesi'nde organik pamuk üretiminin teşvik edilmesi ve İzmir'in organik hazır giyim üretim merkezi haline getirilmesi gibi maddeler dile getirildi. Kurumsallaşma ve İşbirliği Mekanizmaları için; sektöre özel bir kalkınma planı hazırlanması ve ilan edilmesi, KOBİ'lerin birleşmesi ve ortak hareket etme mekanizmalarının oluşturulması, Ticaret ve sanayi odaları, ihracatçı birlikleri ve sektörel derneklerin daha fazla sahaya inmesi, test, analiz, belgelendirme ve sertifikasyon alanında ortak hareket edilmesi ve sektör temsilcilerinin sorunlarını iletebilecekleri resmi bir kurum (bakanlık, müsteşarlık gibi) olması temel öncelikler olarak belirlendi. Bu çalıştay sonuçlarının bir rapor değil, bir gelecek perspektifi olarak ele alınması ve ortaya çıkan çözüm önerilerinin projelere, işbirliğine ve somut sonuçlara dönüşmesi bekleniyor. Bu kapsamlı çalıştay serisinin bir sonraki durağı Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri (GAİB) ev sahipliğinde 10 Aralık’ta Gaziantep olacak.
İzmir'de tekstil ve hazır giyimin 5 avantajı
Kriz ve kriz sonrası net bilgiyle değerlendirilerek, “geçiş sürecinin ihtiyaçları” tanımlanarak, ortak bir anlatım ve işbirlikleri ile güçleri yönlendirme gerek şart olarak karşımıza çıkıyor.
Moda ve Hazır Giyim Federasyonu’nun İzmir’deki çalıştayında yapılan değerlendirmeleri dinlerken zihnimi yönlendiren saptama şöyleydi: Ekonominin doğası, hazır reçetelerle tedaviye açık olmaktan çok, bileşen ve bağlama bakmak, özellikle saha-odaklı değerlendirmeler yapmak bizi yaşamın öz gerçeklerine daha yakın konumlandır.
İzmir ilinin özellikleri
Tarihsel bağlamını göz önüne alınca, hazır giyimde olup bitenleri kavramak için bir dizi değişkeni karar süreçlerimize dahil etmeliydik:
1 İzmir iş insanları birkaç kuşak boyunca dışa ve dünyaya açılmanın deneyim ve birikimine sahipti. Küresel pazarlarda olup bitenlerle doğrudan iletişimetkileşim kuran bir girişimci ve iş insanı topluluğu vardı.
2 İş yerlerini yöneten sahip- yöneticiler ve profesyonel yöneticiler dil bilen, değişik kültürlere kolay etkileşim kurabilen donanımdaydı.
3 İzmir’ de hazır giyim işi yapanların büyük bir bölümü, ülkemizin diğer yörelerine göre daha çok Ar-Ge’ye dayanan, tasarım ve inovasyon katkısı sağlayan, göreceli olarak daha yüksek katma değerli ürünlere yönelik çalışıyordu.
4 İzmir hazır giyim iş dünyası yörede kurulu ve yabancı sermayenin sahip olduğu büyük tesisin küresel ölçekte rekabet deneyimini iş yerine yansıtmasını yakından izleyebiliyor; bu kuruluşun deneyim ve birikiminden yararlanabiliyordu.
5 Ülkemizde özellikle standart ve ucuz-emek odaklı hazır giyim alanlarına göre İzmir’deki yapının “fiyat alma imkanları” vardı.
Ülke ölçeğinde yansımalar
Varsayımlarımızı belli bir model içinde sorguladığımızda, İzmir’deki hazır giyim alanına yaşanmakta olan krizin daha geç yansıması, bu yörede iş insanlarının yakınmalarının daha farklı alanlara kayması gerekirdi. Çalıştayda iş içinde sürekli deneyim ve birikim sağlayan insanların değerlendirmeleri krizin İzmir ve çevresini de etkilediğini kanıtlıyordu. Bu bağlamda, ülke ölçeğinde kolektif akılla çözülmesi gereken sorunlar öne çıkıyordu:
- İşgücü arzında ve niteliğinde ciddi darboğazlar oluşmuştu; işgücü devir hızı artmıştı.
- Girdi maliyetleri rakiplerle şans eşitliği yaratmıyor; haksız rekabet yaratıyordu.
- Döviz kurunun baskı altında tutulması, üretilen ürünlerin maliyetini yükseltiyor; fiyat-rekabetini engelliyordu.
- Esnek üretim koşullarının yetersizliği verimlilikleri etkiliyor; sürdürülebilir rekabet gücü yaratılmasına engeller koyuyordu.
- Ülke imajı hem müşteri markası hem de küresel marka yaratmanın temel değişkenlerinden biriydi; bu konuda aşılması gereken ciddi sorunlar vardı.
- Kültürümüzdeki “işbirliği ve ittifak yapma” eksikleri, rekabet edebilir ölçekte, rekabet edebilir teknik donanımlı ve rekabet edebilen yönetişim kalitesinin oluşmasını engelliyordu. Tedarik zincirinde işbirliği ile ihtisaslaşma ve derinleşmeyle daha dayanıklı “tedarik zincirleri” oluşturmanın önünü açmalıydı.
- Tekstilde standart ve ucuz-emek odaklı ürünlerde başka ülkelere göç olsa bile teknik tekstil ve moda, marka ve imaj odaklı ürünlerde tekstil ve hazır giyimin ülkemizde daha uzun süre etkin olmasını sağlayacak kolektif önlemlere ihtiyaç vardı.
- Yaşanmakta olan krizin ne zaman biteceğine ilişkin yaygın bir algı ve güven oluşturmak gerekiyordu; bu açıdan bakıldığında karmaşanın ve belirsizliklerin artması, girişimci ve iş insanlarının “işe yatırım yapmasını” önlüyor; belirsizlik çaresizliğe dönüşüyordu.
- Finansmana erişebilme kadar finansman maliyetlerinin rakiplerle eş düzey olması gerekiyordu. Küresel koşullar ve rakiplerin durumunu değerlendirerek ihracat desteklerini yeniden düzenlemek, haksız rekabet yaratanlara da fırsat vermemek önem taşıyordu.
- Kurumsallaşma ve işbirliklerini geliştirici düzenlemeler yapılarak, sektörün ülke bağlamı kadar küresel bağlamını da dikkate alan politika tedbirlerinin tam zamanında alınması, izlenmesi ve gerektiği anda uyumu hızlandıracak şekilde değişiklik yapılması hayati önem taşıyordu.
Ne yapmalıyız?
Biz sorunları alt alta sıralama konusunda maharet kazandık. Herkes sorunların ne olduğunu biliyor; kapalı kapılar ardında daha net, açık ortamlarda da sözcükleri seçerek anlatabiliyor. Geldiğimiz aşamada “iş yapma tarzımızı” gözden geçirerek, yeni bir örgütlenme ile yapıları değiştirmek, örgütlerin işlevlerini sorgulamak, birikim yeteneği koruyacak ve sürdürecek “yüzleşme özgüvenine” sahip olmak önemli.
Bize göre;
1 İvedilikle bir seferberlik anlayışı ile harekete geçerek, kapsayıcı bir anlayışla sahada tekstil ve hazır giyim alanında yaşananların envanterini yapmak, ayıklanmış, ehlileştirilmiş ve işlenebilir sağlıklı veri, net bilgi oluşturmak gerekiyor.
2 Kriz ve kriz sonrasını net bilgiyle değerlendirerek, “geçiş sürecinin ihtiyaçlarını” tanımlayarak, ortak bir anlatım ve işbirlikleri ile güçleri yönlendirme gerek şart olarak karşımıza çıkıyor.
3 “Geçiş sürecini” yönetirken, hemen alınması gereken önlemler, orta ve uzun dönemde ülkenin fayda ve maliyetini iyi analiz eden bir yol haritasını herkesin önüne koymanın şart olduğu anlaşılıyor.
4 Tekstil sektörünün kendi içinde standart ürünlerden daha niş ürünlere geçişinde ülke birikim ve deneyimini en iyi kullanabilecek bir planın yürürlüğe konmasının mehmetin de memleketin de yararına olacağı ortak bir beklenti olarak ortaya çıkıyor.
5 Sektörde yaşanan sıkıntıların ne kadarının “küresel oluşumlardan” ne kadarının ülke yönetiminden kaynaklandığıyla ilgili “yüzleşme özgüveni” ile sorgulamalar yapacak iklim ve ortam yaratmanın zamanı geçiyor.
6 “Tekstil ve hazır giyimde Türkiye’nin mukayeseli avantajı yitirildi” gibi toptancı anlayışların tuzaklarına düşülmemelidir. Veri- odaklı, katılımcı ve kapsayıcı ortak aklın ürettikleri çözümlere odaklamak hepimizin ortak yararını oluşturuyor.
7 Farklı özelliklerine rağmen İzmir ve yakın çevresinde yaptığımız gözlemler; yaşanan krizin küresel-kaynaklı değil, ülke için siyasi irade, bürokrasi, sektör ilgilileri, sektör STK yönetimlerinin önce kendi eksiklerini ve yanlışlarını net anlaması, sonra küresel ölçekte fırsat ve tehlikeler ile kendi olanak ve kısıtlarımızı dengelemesi ivedilik arz ediyor. Saptamalarımız eksik de olabilir, yanlış da… Ama kestirme çözümler arama yerine, harekete geçen örgütlenmelerle eksikleri tamamlama ve yanlışları düzeltme sorumluluğu hepimizin omuzlarında. Gelin yanlış yapmaktan korkmadan, korkunun yerine merak ve öğrenmeyi ikame ederek ilerleyelim.
Kaynak: https://www.ekonomim.com/sektorler/tekstil/izmir-calistayinda-dijital-donusum-ve-yesil-endustri-vurgusu-haberi-860610



