Whatsapp Tekstil Kursları Destek Hattı

MARKA BAĞIMLILIĞI VE SATINALMAYA ETKİSİ

 

MARKA BAĞLILIĞI VE SATIN ALMAYA ETKİSİ
“Üreticiler ürünleri yapar, tüketiciler ise markaları satın alır” diyen Kapferer (1997: 83) tüketici açısından 
satın alma ve marka ilişkisini netleştirir. Aaker (1995) ise markayı “ bir satıcı ya da bir grup satıcının 
ürün ve servislerini tanımlamayı ve bu ürün ya da servisleri rakiplerininkinden farklılaştırmayı amaçlayan 
ayırt edici bir isim ya da sembol ” olarak tanımlar. Bu tanım doğrultusunda markaya yönelik seçim yapan 
tüketicilerin sembolik bir satın alma davranışı sergilediği çıkarımını yapabiliriz. Markaların kişilikleri ve 
imajları vardır. Marka kişiliği, bir markanın kendine özgü ayırt edici özelliklerinin bütünüdür. Örneğin 
Levis Jeans bireysellik, serinkanlılık ve gençlik değerleri ile özdeşleştirilir. Burada, gençlik vurgusu 
demografik olarak fiziksel yaşa değil, kişinin hissettiği sembolik yaşa yöneliktir. Levis reklamlarında bir 
dönem gençliklerini yaşayan ihtiyar delikanlıların 60lı yılların romantik müzikleri eşliğinde jeanlerini 
üzerlerine geçirmeleri bundandır. Bu bağlamda markaya ait bir moda ürünü sembolik ya da artı değerler 
üzerinde yoğunlaşan marka kişiliğini temsil eder. Marka imajı tüketicilerin kendilerini gördüğü ve 
yansıtmak istedikleri sembolik bir tüketim değeri olarak nitelendirilebilir. Markalar gerektiğinde 
imajlarını yeniler, yüzlerini gençleştirirler. Örneğin Gucci otantik, geleneksel, ağırbaşlı, zanaata önem 
veren, biricik marka değerini simgeleyen bambu saplı çantalar ve loafer ayakkabılarla marka değerini 
yaratmıştı. 90ların başında bu imajın genç tüketiciler tarafından ilgi görmediğini fark eden Gucci, 
yenilikçi tasarımcı Tom Ford ile markayı ‘özgür’, ‘seksi’ ve ‘modern’ bir kimlikle yeniden kurgulamıştır. 
Moda tüketicisini tanımlarken ben olgusunun yansıması olan kişisel imaj kavramının önemine yer 
vermiştik. Kişilerin kendilerini gördükleri kişisel imaj ile kullandıkları marka imajları arasındaki 
benzerliğin ya da uygunluğun kişisel güvenin oluşumunda ve yerleşmesinde temel olgulardan biri olduğu 
gözlenmektedir. Bu bağlamda İmaj Uygunluğu Hipotezi tüketicilerin ben olgusu ve kişisel imajları ile 
benzerlik içinde olan marka imajlarına olumlu yaklaştıkları görüşünü savunur. Buna göre marka 
bağlılığının oluşması marka imajının kişisel imaja yakınlığı ile ilgilidir. Bununla birlikte tüketicilerin 
marka ile ilgili kişisel imaja yönelik beklentileri iki düzeyde gerçekleşir; Kişinin sahip olduğu ve olmak 
istediği imaja yönelik beklentileri. Kişinin sahip olduğu imaja yönelik bir marka vaadi kendine güvenli ve 
stilini tanıyan birini etkilerken, kişinin olmak istediği imaja yönelik marka vaadi arayış içinde olan bir 
moda tüketicisin dikkatini çekecektir ( Kipöz 1998: 256). 156
Marka bağlılığı belirli bir ürün grubunda tüketicinin belirli bir markayı tercih etmesi ve markanın 
ürünlerini sürekli olarak satın alması ile oluşur. Tüketicilerin markaya bağlanmaları markaya duydukları
güvenin de bir işaretidir. Öyle ki, bu güven bazı durumlarda tüketicilerin markayı satın alma 
problemlerine çözüm bulacakları tek çare olarak görmelerine yol açabilir (Okonkwo 2007). Ancak 
günümüzde gerçek tam olarak böyle değildir. Tüketicilerin tepeden tırnağa tek bir marka giyerek bir 
markayla hayatlarını geçirdikleri günler geride kalmıştır. Bugün tüketici seçimleri daha karmaşık bir 
şekilde gerçekleşmektedir; Tüketiciler yalnızca marka ismi ya da tasarımcılardan değil, çoklu markaların 
yer aldığı uzmanlaşmış butiklerden, ikinci el ve zincir mağazalardan farklı seçimler yaparak kendi 
zevkleri ve yaratmak istedikleri imaj doğrultusunda kendi kendilerinin tasarımcıları gibi 
davranmaktadırlar (Tungate 2008: 248). 
Tüketiciler markalara karşı sabit olmayan ve bölünen bir bağlılık hissetmektedirler. Örneğin aynı anda 
bir tüketici hem hızlı moda markası Zara’ya, hem deri çanta ve ürünlerde uzmanlaşmış lüks moda 
markası Mulberry’e, hem de Türkiye’de moda trendlerini yüksek sokak modası düzeyinde uygulayan 
İpekyol-Twist’e bağlılık duyabilir. Bununla birlikte bir ucuzluk mağazasından ya da semt pazarından 
markasız bir ürün de kullanabilir. Bu durumda tüketicilerin tek bir markaya yüzde yüz bağlılığını
sağlamak, markanın koleksiyon ve ürün kategorilerinin genişliğine ve marka tutundurma çabalarına 
karşın hemen hemen imkânsızdır. Solomon(2004) günümüzde pazarlamacıların tüketici tarafından pek 
çok markanın birbirine benzemesi olarak algılanan marka denkliği kavramına işaret eder. Benzer ürünler 
fiyatlar ve servislerin varlığı ve tüketicinin aşırı derecede veri ile yüklenmesi, marka bağlılığı kavramını
tehlikeye atmakta hatta markadan söz edilemeyecek günlerin geldiğini düşündürmektedir. 
Marka bağlılığı oluşturmaya yönelik bazı araştırmalar gerçek marka bağlılığının tüketicilerin satın 
alma miktarları yada bir markayı kullanmayı yinelemesi ile değil, satın alınan markaya yönelik olumlu 
yaklaşımı ile ilgili olduğunu bulgular. Gerçekten de tüketiciler satın aldıkları ve memnun oldukları
markaya yönelik yanlı bir tutum izlerler; markaya yönelik beğenilerini zamanla ifade eder, markayı karar 
sürecinin bir parçası olarak değerlendirir; söz konusu markayı alternatif bir kaç markaya göre 
konumlandırarak kararlarını verirler. Elbette ki tüketicilerin marka bağlılığını oluşturmasında ve 
güçlendirmesinde farklı etkenler devreye girer; burada markanın belirli bir ürününe yönelik yapılan 
sosyo-ekonomik, demografik, psikolojik değişkenlerin gözden geçirilmesi; yakın çevrede kişinin örnek 
aldığı birinin markaya olan bağlılığı; mağaza bağlılığının marka bağlılığına dönüşmesi gibi faktörler ön 
plana çıkar. Tüketiciler bağlı oldukları markada aradıklarını bulamadıklarında örneğin, beğendikleri bir 
modelin bedeni stoklarda yoksa satın alma güdüsü onları benzer konumdaki markalara yönlendirebilir. 
Sonuçta tüketici alışveriş yaparken pazarın kendisine sunduğu seçenekleri belli bir zaman dilimi 
çerçevesinde değerlendirmek durumundadır. Firmaların ve markaların tüketicilerin marka bağlılığını
yaratmak, sürdürmek ve artırmak için özenli bir tüketici analizi yapmaları, alarm durumlarında bağlılık 
seviyesini yükseltmek için reklam ve promosyon aktivitelerinin yanında marka imajında ve ürün 
kategorisinde değişiklikler yapmaları gerekmektedir (Loudon, Bitta 1993: 564-567). 
Marka bağlılığı alışkanlık gereği ya da satın alma sürecini kolaylaştırmak için sabit bir yaklaşımla 
sürekli aynı markadan alışveriş yapan ve aradığını bulamadığında rakip firmanın önerdiği daha uygun 
fiyatlı bir ürünü almaya hazır olan bir satın alma davranışından daha kararlı ve daha bilinçli bir süreci 
gerektirir. Marka bağlılığını oluşturan ve pazarı ele geçiren markaların benzer rakiplerine göre karlılık 
oranının yüzde 50 oranda fazla olduğu (Solomon 2004:370) göz önüne alınırsa markaların bu konuya 
yatırım yapmalarının önemi anlaşılacaktı
journals.istanbul.edu