PAMUKLU KUMAŞLARDA PARÇA BASKININ ISIL İŞLEM KOŞULLARINDA MEYDANA GELEN RENK DEĞİŞİMİNE YUMUŞATICI MADDELERİN ETKİSİ
Parça baskı uygulamadaki pratikliği, çok çeşitli efektlerin elde edilebilirliği, ürünün görünüm ve albenisini geliştirmesi ve ürüne kazandırdığı katma değer ile kullanımı her geçen gün artmakta olan bir baskı tekniğidir. Parça baskı daha çok günlük kullanım için üretilen üst giyim ürünlerine uygulanmaktadır. Bu ürünlerde, daha esnek yapıda ve giyim konforu açısından daha üstün özellikte olan örgü kumaşlar tercih edilmektedir (1). Parça baskıda fiksaj işlemi, yüksek sıcaklıklara ısıtılmış kuru hava ile birkaç dakikalık sürelerde yapılmaktadır. Fiksaj sıcaklığı baskı karakterine göre genel olarak 130-200°C, süresi ise 1-6 dak. arasında değişebilmektedir (1). Yüksek kalıp, sim, flok gibi kalın bir boya tabakasının kumaşa aktarımının söz konusu olduğu baskılarda veya sim, yaldız, metal baskılar gibi ısıyı reflekte eden baskıların uygulamalarında normalden daha yüksek sıcaklık seviyelerine çıkılmakta ve/veya uzun işlem sürelerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bunların yanında, gramajı yüksek kumaşlara yapılan fiksaj işlemlerinde de, kumaşın absorbe ettiği nemin daha fazla miktarda olması ve boya fiksajının başlayabilmesi için kumaş sıcaklığının da artması gerektiğinden, sıcaklık yükseltilmekte ve/veya süre uzatılmaktadır. Önceki çalışmalarımızda, parça baskıcılıkta yüksek sıcaklıklarda ısıl işleme tabi tutulan kumaşlarda meydana gelen renk değişiminin, kumaşın gördüğü ön terbiye işlemi ve boyanmasında kullanılan boyarmaddeler ile ilişkisi incelenmiştir. Bu çalışmada ise bitim işleminde kullanılan yumuşatıcı maddelerin, yine parça baskı fiksaj koşulları göz önüne alınarak, ısıl işlem sonrası kumaşta meydana gelen renk değişimi üzerine etkileri araştırılmıştır.
TEKSTİL TERBİYESİNDE KULLANILAN YUMUŞATICI MADDELER
Yumuşatma işlemi, kumaş tutumunu etkileyen en önemli fonksiyonel bitim işlemi olarak, tekstil ve hazırgiyim mamullerine uygulanan en önemli bitim işlemlerinden biridir (2, 3). Hemen hemen her tekstil mamulü, bitim işlemi esnasında yumuşatma işleminden geçirilmiş olmaktadır (3, 4). Tekstil terbiyesinde yardımcı madde kullanımının %65’i bitim işlemlerinde gerçekleşirken bunun da yaklaşık %30’a karşılık gelen büyük bir bölümünü yumuşatıcılar oluşturmaktadır (5, 6). Yumuşatıcı maddeleri bu denli önemli kılan husus, kumaşta akıcı, yumuşak, asil bir tutumun, müşteri için öncelikli satın alma kriteri ve ürünün pazar gücünü belirleyen asıl unsurlar olmasıdır Yumuşatma işleminde amaç, doğal liflerin yapısında bulunan yağ, mum, pektin gibi elyafa yumuşaklık sağlayan doğal maddeler ile sentetik liflerin üretimi esnasında verilen preparasyon maddelerinin ön terbiye, boyama, baskı gibi terbiye işlemleri esnasında uzaklaşması nedeniyle kaybedilen yumuşak tutumu kumaşa yeniden kazandırmak ve hatta başlangıçtaki esneklik ve yumuşaklığı daha da geliştirmektir. Yumuşatıcılar sayesinde kumaşın verdiği dolgunluk hissi artmakta, dikim, sanforlama ve şardonlama kolaylığı ve antistatiklik gibi özellikler kumaşa kazandırılabilmektedir (2, 4). Bunların yanı sıra, kullanılan yumuşatıcının cins ve miktarına bağlı olarak hidrofillikte azalma, renk değişimi, haslıklarda düşüşler ve sararma gibi olumsuzluklar da ortaya çıkabilmektedir (4).
Yumuşatıcıların Etki Mekanizması
Yumuşatıcılar, asıl yumuşatma etkisini lif yüzeyinde göstermekte, bunun yanında küçük yumuşatıcı molekülleri life nüfuz ederek camlaşma noktasını düşürme yoluyla polimerde bir iç yumuşaklığı da temin edebilmektedir. Yumuşatıcı moleküllerinin büyük kısmı, hidrofobik (suyu sevmeyen) bir kuyruk yapısına ve hidrofilik (suyu seven) bir baş kısmına sahiptir ve yüzey aktif maddelerdir. Yumuşatıcıların lif yüzeyine yerleşme durumları yumuşatıcının iyonik karakterine ve lifin bağıl hidrofobitesine göre değişmektedir. Katyonik yumuşatıcılar, pozitif yüklü uç grupları kısmen negatif yüklü life (negatif zeta potansiyelinden dolayı) doğru yönelerek lif yüzeyinde yerleşmektedir. Bu sayede katyonik yumuşatıcıların karakteristik özelliği olan, harika yumuşaklık ve yağımsı tutum özellikleri veren, hidrofobik karbon zincirlerinden oluşan bir yüzey yaratılmış olmaktadır. Anyonik yumuşatıcılar ise negatif yüklü uç grupları, negatif yüklü lif yüzeyinden dışa doğru olacak şekilde yerleşmektedir. Bu durum katyonik yumuşatıcılara göre daha yüksek hidrofilite fakat daha düşük yumuşaklık etkisi elde edilmesine neden olmaktadır (2, 4). Non-iyonik yumuşatıcıların lif yüzeyindeki yerleşimi yüzeyin karakterine göre değişir. Non-iyonik yumuşatıcılar, hidrofilik yüzeylerde yumuşatıcının hidrofilik kısmı, hidrofobik yüzeylerde ise hidrofobik kısmı life doğru olacak şekilde yüzeye yerleşmektedir. Katyonik yumuşatıcıların yüksüz sentetik lifler tarafından alınması da aynı şekilde olmaktadır (2). Bu ürünler çok etkili kayganlaştırıcı olup sararmaya yol açmadıklarından genelde beyaz mallarda tercih edilmektedir (4).
Yumuşatıcı Maddelerde Ürün Tipleri
Yumuşatıcıların çoğunun sudaki çözünürlükleri düşüktür. Bu nedenle genellikle %20-30 katı madde içeriğindeki suda yağ emülsiyonları halinde satılmaktadır. Bu emülsiyonların içeriğinde, %15-25 oranında asıl etkili madde (yumuşatıcı madde) ve bunun yanında non-iyonik emülgatör ve/veya dispergir maddeler ile özel katkı maddeleri (yağ asidi esterleri, mumları, parafinler vb.) bulunmaktadır. Yağ asitlerinin poliaminlerle kondenzasyonu sonucu, kullanılan aminin cinsi ve yağ asidi miktarına göre noniyonik veya katyonik, uygun yağ asidi amin kondenzatlarının sodyumklorasetatla dönüşümüyle amfoter, genelde yağ bileşiklerinin sülfatlanması veya fosfatlanması ile de anyonik yumuşatıcılar elde edilmektedir (7, 8). Diğer yandan silikon kimyasının tekstil terbiyesine girmesi ile fonksiyonel silikon bileşikleri de yumuşatıcı olarak kullanılmaya başlanmış ve hatta en önemli ürün grubunu oluşturmuşlardır. Günümüzde tekstil endüstrisinde kullanılan yumuşatıcıların yaklaşık 1/3’ü silikon esaslıdır (4).
Anyonik yumuşatıcılar
Hayvansal ve bitkisel yağlarda bulunan ester bileşikleri olan trigliseridlerin hidrolizi sonucu elde edilen yağ asitleri, anyonik, katyonik ve non-iyonik yüzey aktif maddelerin eldesinde yararlanılan başlangıç maddeleridir (3). Anyonik yumuşatıcılar genelde yağ asidi kondenzasyon bileşiklerinin sülfatlanması veya fosfatlanması ile elde edilmektedir (4). Tutum etkilerinin zayıf ve substantivitelerinin düşük olması nedeniyle, yumuşatma etkisi elde edilmesi amacıyla kullanımları gittikçe azalmaktadır. Daha ziyade şardonlama ve sanfor işlemlerinde, makine elemanlarının kumaş için yıpratıcı mekanik zararlarını azaltmak amacıyla proses yardımcısı olarak kullanılmaktadır (3, 5). Hidrofiliteyi muhafaza ettikleri için anyonik yumuşatıcıların tek kullanımlık medikal tekstiller ve banyo havluları gibi alanlarda da kullanımları mevcuttur. Ön terbiye ve boyamada anyonik optik beyazlatıcılar ve diğer anyonik ürünler ile kombine edilebilmektedir.
Katyonik yumuşatıcılar
Silikon yumuşatıcıların haricinde düşünüldüğünde, katyonik yumuşatıcılar en iyi yumuşatma etkisine ve yıkama dayanımına sahip yumuşatıcılardır (3). Hemen her türlü life karşı afiniteleri olduğu için çoğunlukla çektirme yöntemine göre aplike edilmektedir (7). Katyonik yumuşatıcılar, yüzeyi negatif yüklü olan pamuklu kumaşta çok iyi etki göstermektedir. Katyonik yumuşatıcı- anyonik pamuk yüzeyi arasındaki çekim, sadece mal yaş durumdayken gerçekleşmekte, kurutma sonrasında hidrofobik grup kumaş yüzeyinden dışa doğru yönelerek (oryante olarak) yumuşaklık etkisi sağlamaktadır (4). Az miktarda kullanımları ile yağlı bir tutum hissi vermeyen iyi bir yumuşaklık eldesi mümkün olmaktadır (2). Katyonik yumuşatıcılar kumaşa hidrofob karakter kazandırmakta, sıcak işlemler esnasında veya zamanla kumaşta sararma veya renk değişimine neden olabilmekte, bazı direk ve reaktif boyarmaddelerde ışık haslıkları üzerine olumsuz etkide bulunabilmektedir (2, 3, 4). Katyonik yumuşatıcıların piyasada yaygın olarak kullanılan tipleri: Kuarterner amonyum tuzları, aminoamid tuzları, imidazolin tuzları, aminoester tuzları olarak sayılabilmektedir.
Non-iyonik yumuşatıcılar
Non-iyonik yumuşatıcılar, yağasitleri, yağalkolleri, yağ aminleri ile alkilfenollerin etilenoksid ile kondenzasyonu sonucu elde edilen etoksile ürünler ve polietilenlerden oluşmaktadır. Non-iyonik yumuşatıcıların hidrofilik grubu herhangi bir elektrik yüküne sahip olmadığındanetkili substantiflikleri yoktur. Bu nedenle genellikle emdirme yöntemine göre aplike edilmektedir. Bunlar, katyonik tiplerin aksine her türlü malzeme ile kombine edilebilir. Çok etkili kayganlaştırıcıdır. Ayrıca sıcaklık dayanımları da yüksektir ve 150oC’deki ısıl işlemlerde dahi sararma yaratmamaktadır. Bu nedenle optik ağartılmış, yüksek beyazlık derecesine sahip kumaşların bitim işlemlerinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Sağladıkları tutum etkisi ise katyonik yumuşatıcılara nazaran çok daha zayıftır.
Amfoter yumuşatıcılar
Bu tip yumuşatıcılar hem anyonik hem de katyonik elektriksel yüke sahip olabilmektedir. Molekülün efektif polaritesi tamamen ortamın pH değerine bağlı olmaktadır. Bu yumuşatıcılar, düşük pH değerlerinde katyonik karakter göstermektedir. Fiyatlarının yüksek olması nedeniyle geniş bir uygulama alanı bulamamıştır. Daha ziyade optik ağartılmış ürünlerin bitim işlemlerinde kullanılmaktadır.
Pseudo-katyonik yumuşatıcılar
Pseudo-katyonik yumuşatıcılar noniyonik ve katyonik yumuşatıcılar arasında sınıflandırılabilmektedir. Katyonik tiplere yakın yumuşaklık etkisine sahip olmalarının yanında sararma dayanımları daha iyidir. Bu sayede beyaz mallarda da kullanılabilmektedir.
Silikon yumuşatıcılar
Silikonlar yaklaşık 30 yıldır farklı tekstil uygulamalarında yaygın olarak kullanılmaktadırlar (4). Diğerlerinin aksine silikonlarla çok sayıda yıkamaya dayanıklı yüzey modifikasyonları elde edilebilmektedir. Başlangıçta sentetik liflerin yüzey özelliklerini artırmada kullanılan silikonlar, günümüzde modifiye edilerek fonksiyonaliteleri artırılmıştır. Bu sayede pamuklu ve diğer selülozik liflerden ve bunların karışımlarından mamul kumaşların terbiyesinde de yaygın şekilde kullanılmaktadır. Silikon yumuşatıcılar tekstil mamullerine iyi bir iç ve yüzey yumuşaklığı, parlaklık ve kayganlık yanında elastikiyet, dikiş kolaylığı, dolgunluk, yırtılma dayanımlarında artış da sağlamakta; değişik tiplerinin kullanımıyla kumaş kuru, yaş, kaygan bir tutum ve hidrofobik/ hidrofilik özellik kazanabilmektedir. Silikon yumuşatıcıların temeli Polidimetilsiloksan’a (PDMS) dayanmaktadır. PDMS’lerin uzun zincirinin her iki ucunda reaktif olmayan uç gruplar yerleştirilerek düşük viskoziteli makine yağlarından yüksek viskoziteli mineral yağlara kadar farklı viskozite değerlerine sahip akıcı ürünler elde edilebilmektedir. Bu akıcı ürünler daha sonra %30 civarında katı madde içerecek şekilde emülsiye edilmekte, sütümsü beyazlıkta bir görünüm elde edilmektedir. Bunlar zamanla renk değişimine veya solmaya neden olmamakta, kumaşa esnekliğin yanı sıra zengin ve ipeğimsi bir tutum kazandırmaktadır. Reaktif silikon yumuşatıcılar (örneğin epoksi fonksiyoneller) ile lif arasında ise çapraz bağlanmanın yanı sıra reaktif grup üzerinden reaksiyon da mümkün olmaktadır. Bu nedenle bunların yıkama dayanımları daha iyi olmaktadır. Bunlar ayrıca buruşmazlık özelliğini geliştirmek amacıyla da kullanılabilmektedir. Silikon yumuşatıcıların bir diğer tipi de aminofonksiyonel silikon emülsiyonlarıdır (Şekil 2). Bunlar genellikle yarı(semi)-mikroemülsiyon veya mikroemülsiyon formundadır. Amino gruplarının da emülsiyonlaştırmaya destek vermeleri nedeniyle aminofonksiyonel silikon yumuşatıcıların emülsiyon dayanımları gayet iyi olmaktadır. Mikroemülsiyonların ve yarı-mikroemülsiyonların parçacıkları (parçacık büyüklüğü sırasıyla 0-50 nm ve 50-120 nm ) oldukça küçük olduğundan bunların görünümü sütümsü değil saydam veya yarısaydam olmaktadır. Mikroemülsiyon tipleri, yüzeyde oluşturdukları ağ yapısı bozulmaksızın liften life ve lif yüzeyi boyunca hareket edip mükemmel bir yayılım göstermektedir. Bu sayede çok iyi bir yüzey ve iç yumuşaklığı, yüzey kayganlığı ve bunlara ilaveten buruşmazlık etkisi temin edilebilmektedir. Katyonik amino grupları taşıdıkları için anyonik yüzeyler tarafından rahatlıkla alınmaktadır. Bu katyonik gruplar lif yüzeyine doğru mükemmel oryantasyonla yönlenirken polar olmayan gruplar lif yüzeyinden dışa doğru yerleşim göstermektedir. Bu nedenle aminosilikonlar, tekstil yumuşatıcıları arasında en iyi yumuşatma etkisine sahip olanlarıdır. Aminofonksiyonel silikon yumuşatıcıların en büyük dezavantajı ise sararma dayanımlarının düşüklüğüdür. Bu durum, amino gruplarının atmosferik oksijene karşı savunmasız olup oksidasyona uğramasından kaynaklanmaktadır. Gokulnathan S. ve Thomas P.T.’ye göre, oksijen, ışık (fotooksidasyon) veya sıcaklık (termooksidasyon) etkisiyle amino (NH2) gruplarında oksidasyona neden olup nitro (-NO2) gruplarının oluşmasına, nitro grupları ise görünür bölgenin kısa dalga boylarında ışık adsorpsiyonu gerçekleştiren güçlü kahverengi ve sarı kromoforlardan olan azo gruplarının formasyonuna neden olmaktadır (9). Aminofonksiyonel silikon yumuşatıcıların kullanım yerine göre bir diğer dezavantajı da kumaşa hidrofob bir karakter kazandırıyor olmasıdır Aminosilikon yumuşatıcıların sararma eğilimleri ve hidrofobik etkilerinin yarattığı sakıncaları gidermek için bunların modifiye edilmiş tipleri geliştirilmiştir. Aminosilikonlardan yola çıkılarak, amino gruplarının polihidroksifonksiyonel amido gruplarıyla değiştirilmesi yoluyla, aminosilikonlar ile hidrofil yumuşatıcıların etkilerinin aynı molekül üzerinde birleştirildiği amidoaminopolisiloksanlar elde edilmektedir. Modifiye amidopolisiloksanlarla elde edilen buruşmazlık ve yumuşaklık etkisi aminofonksiyonellere yakın olmaktadır. Amino gruplarının amido gruplarına çevrilmesiyle bu grupların oksidasyona karşı hassasiyetleri azaltıldığından sararma dayanımları daha iyi olmaktadır. Optimum etkiler için gerekli nitrojen içeriği aminofonksiyonel tiplere göre daha düşük (%0.4-0.5) olduğundan hidrofilik etkileri çok daha yüksektir Amidoaminopolifonksiyonel silikon yumuşatıcılara benzer şekilde, aminosilikonların amino gruplarının modifiye edilip oksidasyona karşı korumaya alınması yoluyla sararma dayanımı yüksek modifiye silikon yumuşatıcılar elde edilebilmektedir. Hidrofil silikon yumuşatıcılar ise aminosilikonların aksine kumaşın hidrofilitesini olumsuz etkilemeyen silikon yumuşatıcılardır. Suda çözünmeyen veya suda disperse olmayan aminosiloksanlara karşılık, hidrofil organosiloksanlar, suda çözülebilen veya disperse olabilen kimyasallardır. Dolayısıyla klasik bir yağ/su emülsiyonuna ihtiyaç bulunmamakta; banyo pH değeri sınırlaması olmadığından kesme kuvvetlerine karşı mukavemetleri sınırsız olmaktadır. Bu nedenle fularda, owerflowda ya da jet makinelerinde kullanım olanağı bulunmaktadır. Poliglikolpolisiloksan kopolimerleri ve/veya kuaterner silikon esaslı olabilen bu yumuşatıcılarla, aminosilikonlarla elde edilen buruşmazlık, yumuşak tutum ve kalıcı etkileri elde etmek mümkün olmamaktadır.
MATERYAL
Kumaş: Denemelerde 169g/m2 ağırlığında ağartılmış %100 pamuklu 30/1 süprem örgü kumaş kullanılmıştır. Yumuşatıcı madde: Yumuşatıcı madde seçkisi yapılırken, piyasada yaygın olarak kullanılmakta olan ürün tipleri göz önüne alınmıştır. Buna göre denemelerde, 3’ü aminoamid tuzu esaslı olmak üzere 6 katyonik, 3 non-iyonik, 7 silikon yumuşatıcı kullanılmış, silikon yumuşatıcılardan 2’si amino grupları nın modifiye edildiği tipteki modifiye aminosilikonlar arasından se-çilmiştir. Denemelerde kullanılan yumuşatıcı maddeler Tablo 2’de görülmektedir. Boyarmadde: Boyalı kumaşlarla yapılan denemelerde, ısıl işlem sonrası kumaşta oluşabilecek sararmayı en iyi şekilde göstermesi için mavi renkli Remazol Brilliant Blue R Special (C.I Reactive Blue 19) boyarmaddesi kullanılmıştır.
Kullanılan cihazlar: Katyonik yumuşatıcıların aplikasyonları Termal marka laboratuar tipi boyama cihazı, noniyonik ve silikon yumuşatıcıların aplikasyonları ise Rapid marka fulard kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Kumaşlara uygulanan ısıl işlemlerde W. Mathis AG marka kurutucu, ısıl işlem öncesi ve sonrası renk ölçümlerinde ise Minolta CM-3600d spektrofotometre kullanılmıştır. Boyama ve yıkama işlemleri ile yumuşatıcı madde aplikasyonlarında yumuşak su kullanılmıştır.
YÖNTEM
Yumuşatıcıların, ısıl işlem sonrası ağartılmış ve boyalı kumaşlarda meydana gelen renk değişimi üzerine etkilerini değerlendirmek için ağartılmış ve Remazol Brilliant Blue R Special boyarmaddesi ile 4 farklı konsantrasyonda (%0.1-0.3-0.5-1.0) boyanmış kumaşlara 16 farklı yumuşatıcı madde aplike edilmiştir.
Yumuşatıcı aplikasyonu: Yumuşatıcı maddelerin aplikasyonlarında ürün kataloğunda belirtilen koşullara uyulmuş, aktarma miktarı da katalogda belirtilen ortalama değer olarak belirlenmiştir. Buna göre katyonik yumuşatıcılar, çektirme yöntemine göre %2 konsantrasyonda, pH 5, 40°C’de 20 dak. olacak şekilde aplike edilmiştir. Non-iyonik yumuşatıcılar emdirme yöntemine göre 15g/l konsantrasyonda, pH 6.5, AF:%80; silikon yumuşatıcılar ise 20 g/l konsantrasyonda, pH 5, AF:%80 olacak şekilde aplike edilmiştir.
Isıl işlem: Yumuşatıcıların aplikasyonundan sonra kumaşlar etüvde 100°C’de kurutulmuştur. Kurutulan kumaşlar, 4 dak. süreyle farklı sıcaklıklarda ısıl işlemlere (130-140-150-160- 170-180°C) tabi tutulmuştur.
Değerlendirme: Isıl işlem öncesi ve sonrası kumaşların renk ölçümü yapılarak renk değişimleri tespit edilmiştir. Renk değişimini değerlendirmede CIE (Commission International d’Eclairage) 1976 renk uzayı L* a* b* koordinatlarından yararlanılmış, toplam renk farklılığının (ΔE*) belirlenmesinde aşağıdaki formül kullanılmıştır. Yumuşatıcı aplikasyonları 2 tekrarlı yapılmış olup, kumaşların her bir sıcaklık seviyesindeki ısıl işlemleri de 2 tekrarlı olarak gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla, bulguların değerlendirilmesinde yararlanılan Δb* (sarı-mavi renk eksenindeki değişim) ve ΔE* değerleri, 4 tekrarlı ısıl işlemler sonucunda elde edilen değerlerin ortalamasıdır.
BULGULAR VE TARTIŞMA
Yumuşatıcı Maddelerin Sararma Eğilimlerinin İncelenmesi
Ağartılmış kumaş kullanılarak yapılan denemeler
yumuşatıcı aplikasyonları yapılıp 180°C’de 4dak. ısıl işleme tabi tutulan ağartılmış kumaşta, ısıl işlem sonrası ölçülen ΔE* ve Δb* değerleri beraberce görülmektedir. Buna göre,yumuşatıcı aktarılmamış (0) ve yumuşatıcı aktarılan kumaşlarda ısıl işlemden sonra tespit edilen ΔE* değerinin kaynağı, büyük oranda Δb* değeridir. b* eksenindeki değişim pozitif yöndedir (sarı renk yönünde). Dolayısıyla, ısıl işlem sonrası, yumuşatıcı aplike edilen kumaşlarda görülen renk değişimi sararma şeklinde olmaktadır. Yumuşatıcı aplike edilen kumaşların, 6 farklı sıcaklıkta ısıl işleme tabi tutulmasından sonra tespit edilen ΔE* değerlerini gösteren Şekil 4 incelendiğinde, yumuşatıcıların birbirinden oldukça farklı sararma eğilimi gösterdiği görülmektedir. Yumuşatıcı aktarılmamış kumaşta 160°C’de 4 dak. ısıl işlemin ardından ΔE*=0,85 olarak ölçülmüştür. Genel olarak bilindiği üzere katyonik yumuşatıcıların sararma eğilimleri yüksektir. Katyonik yumuşatıcılarla (1- 6) yapılan denemelerde, bütün sıcaklık seviyelerinde, ısıl işlem sonrası kumaşlarda meydana gelen renk değişimi, yumuşatıcı aktarılmamış kumaşa göre daha yüksek olmuştur. Özellikle aminoamid tuzu esaslı katyonik yumuşatıcıların (1-3) sararma eğiliminin diğer katyonik yumuşatıcılara göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Aminoamid tuzu, imidazolin ve quaterner amonyum tuzu esaslı yumuşatıcıların aktarıldığı kumaşlarda 140°C’de 4 dak. ısıl işlemin ardından dahi ΔE* değerinin 1’in üzerinde veya 1’e çok yakın olduğu görülmektedir. Katyonik yumuşatıcılar arasında en az sararma eğiliminde olan yumuşatıcının ise aminoester tuzu esaslı yumuşatıcının (5) olduğu görülmektedir. ΔE* değerleri bütün sıcaklık seviyelerinde az da olsa daha yüksek olmakla birlikte, yumuşatıcı aktarılmamış kumaşa en yakın değerler aminoester tuzu esaslı yumuşatıcının aktarıldığı durumda elde edilmiştir. Non-iyonik yumuşatıcılarla yapılan denemelere bakıldığında (7-9), bunların sararma eğilimlerinin genel olarak katyonik yumuşatıcılardan düşük olduğu görülmektedir. Özellikle polietilen esaslı yumuşatıcı ile elde edilen sonuçlar bütün sıcaklık seviyelerinde yumuşatıcı aktarılmamış kumaşa oldukça yakındır. Ancak bu tip yumuşatıcılarla iyi ve kalıcı bir yumuşaklık eldesi mümkün olmamaktadır. Yapılan denemelerde en çarpıcı sonuçlar silikon yumuşatıcılar (10-16) ile elde edilmiştir. Bunlar arasında sararma eğilimi en yüksek tiptekilerin, amino gruplarının hava oksidasyonuna karşı savunmasız halde olduğu aminofonksiyonel silikon yumuşatıcılar olduğu açıkça görülmektedir. 10 ve 12 no’lu yumuşatıcılarda, 130°C’de 4 dak. yapılan ısıl işlemin ardından ölçülen ΔE* değerleri sırasıyla 1,31 ve 1,76 olmuştur. Sıcaklık arttıkça ΔE* değerlerinde de büyük yükselmelerin yaşandığı görülmüş, örneğin, yumuşatıcı aktarılmamış kumaşta 180°C’de 4 dak. ısıl işlemin ardından ölçülen ΔE* değerine yakın değerler, 150°C’de tespit edilmiştir. Çalışma kapsamında değerlendirmeye alınan yumuşatıcı maddeler arasında, sadece yüksek sıcaklık seviyelerinde değil, ılıman işlem koşullarında yapılan ısıl işlemlere karşı da en hassas ürünlerin aminofonksiyonel silikonlar olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, parça baskı işlem koşulları için en tehlikeli ürün tipi aminofonksiyonel silikon yumuşatıcılardır. Parça baskıya tabi tutulacak kumaşların terbiyesinde bunların kullanımından kesinlikle kaçınılması gerekmektedir. Hidrofil silikon yumuşatıcı ile yapılan denemelere bakıldığında (13), ısıl işlem sonrası elde edilen ΔE* değerlerinin yumuşatıcı aktarılmamış kumaşa göre daha yüksek, ancak aminofonksiyonel yumuşatıcıların aktarıldığı kumaşlara göre çok daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Hidrofil silikon yumuşatıcılarla elde edilen yumuşaklık ve kalıcılık etkileri, aminofonksiyonellerdeki kadar güçlü olmamakta, ancak amino gruplarının bir kısmının suyu seven hidroksil grupları ile yer değiştirmesi yoluyla elde edilen bu yumuşatıcılarda, hem hidrofilite değerleri gerilememekte, hem de amin içeriği azaldığından sararma eğilimleri azalmaktadır. Bunların, aminoamid tuzu ve imidazolin tuzu esaslı katyonik yumuşatıcılardan daha iyi sararma dayanımı gösterdiği söylenebilmektedir. Ayrıca hidrofil silikonların, katyonik yumuşatıcılar gibi hidrofob karakteri yoktur ve kalıcılık etkileri de daha iyi olmaktadır. En düşük sararma eğilimleri, fonksiyonel amino grubu ihtiva etmeyen makrosilikon emülsiyonu (11) ile yapılan denemelerde tespit edilmiştir. Fonksiyonel silikon yumuşatıcılara nispeten, elde edilen yumuşaklık etkisi düşük, kalıcılık etkisi de zayıf olduğu için bu tip ürünlerin kullanımları ancak çok kritik mallarda ve özellikle optik ağartılmış beyaz kumaşlarda tavsiye edilmektedir. Silikon yumuşatıcılar arasında hem performans hem de sararma eğilimi beraberce değerlendirildiğinde en iyi sonuçlar, amino gruplarının farklı şekillerde modifiye edildiği ve sıcaklık etkisiyle gerçekleşecek oksidasyona karşı koruma altına alındığı modifiye silikon yumuşatıcılar ile elde edilmiştir. Gerek amidoaminofonksiyonel (15, Şekil 5-A) gerekse HALS (Hindered Amine Light Stabilizer) (16, Şekil 5-B) yapısındaki yumuşatıcılarla yapılan denemelerde, ısıl işlem sonrası sararma eğilimlerinin yumuşatıcı aktarılmamış kumaşa oldukça yakın olduğu tespit edilmiştir. Mikrosilikon emülsiyonu halindeki bu yumuşatıcıların kumaşın iç bölgesine nüfuzu ve lifler üzerinde oryantasyonları mükemmel olduğundan, kumaşta son derece iyi bir iç yumuşaklığı da temin edilmektedir. Tutum, kalıcı etki ve sararma eğilimleri beraberce değerlendirildiğinde, amino gruplarının modifiye edildiği silikon yumuşatıcıların en iyi seçim oldukları söylenebilmektedir. Bu yumuşatıcıların fiyatları nispeten daha yüksektir.
Boyalı kumaş kullanılarak yapılan denemeler
Remazol Brilliant Blue R Special boyarmaddesi ile %0,1 konsantrasyonda boyanıp yumuşatıcı aktarıldıktan sonra 180°C’de 4 dak. ısıl işleme tabi tutulan kumaşta, ısıl işlem sonrası ΔE* ve Δb* değerlerinin, ağartılmış kumaşla yapılan denemelerdeki gibi, birbirine oldukça yakın olduğu görülmüştür. b* ekseninde pozitif yönde değişim meydana gelmekte ve bu değişim büyüklük olarak ΔE*’nin ana kaynağını teşkil etmektedir (Şekil 6). Genel olarak bakıldığında, yumuşatıcıların boyalı kumaşta ısıl işlem sonrası sararma eğilimlerinin, ağartılmış kumaşta elde edilen sonuçlara benzer olduğu görülmektedir (Şekil 7). Aminoamid tuzu esaslı (1,2,3) ve imidazolin tuzu esaslı (4) katyonik yumuşatıcılar ile aminofonksiyonel silikonların (10,12) kullanımı boyalı kumaşlarda da risk oluşturmaktadır. Katyonik grup arasında yine aminoester tuzu esaslı (5), non-iyonikler arasında polietilen esaslı (8), silikonlar arasında ise amin gruplarının modifiye edildiği tipteki yumuşatıcılar (15,16) ön plana çıkmaktadır. Bu modifiye silikon yumuşatıcılar ile elde edilen değerler, yumuşatıcı aktarılmamış (0) kumaşla elde edilen değerlere son derece yakındır. Şekil 7 incelendiğinde, boyama konsantrasyonunun ısıl işlem sonrası sararma üzerine önemli bir etkisinin olduğu görülmektedir. Boyama koyuluğu arttıkça yumuşatıcı aplike edilen kumaşlarda tespit edilen sararma kaynaklı renk değişimi önemli ölçüde azalmaktadır. Ancak, aminoamid tuzu (1,2,3) ve imidazolin tuzu (4) esaslı katyonik ile aminofonksiyonel silikon yumuşatıcıların (10,12) kullanımı, açık tonda boyalı kumaşlar başta olmak üzere, önemli ölçüde risk potansiyeli taşımaktadır.
SONUÇ
Parça baskıya tabi tutulacak, dolayısıyla fiksaj aşamasında birkaç dakika süreyle yüksek sıcaklıkta ısıl işlemden geçirilecek kumaşların terbiye işleminde, ısıl işlemden sonra sararma meydana gelmemesi veya sararmanın minimize edilmesi için dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi de uygun yumuşatıcı maddenin seçimi olmaktadır. Gerek boyalı gerekse ağartılmış bu tür kumaşların bitim işlemlerinde, katyonik yumuşatıcıların ve aminofonksiyonel tipte silikon yumuşatıcıların kullanımından özenle kaçınmak gerekmektedir. Katyonik grup içerisinde aminoester tuzu esaslı yumuşatıcının sararma eğiliminin nispeten daha düşük olduğu söylenebilmektedir. Kumaş tuşesinden fedakarlıktan bulunmak kaydıyla, polietilen esaslı non-iyonik yumuşatıcılarla da güvenli sonuçlar alınabilmektedir. Kalıcı yumuşaklık etkisinin düşük olduğu fonksiyonel grup barındırmayan polidimetilsiloksan makroemülsiyonu ile de ısıl sararma açısından güvenli bir uygulama elde edilebilecektir. Hidrofil silikonlar, aminofonksiyonel silikonlar kadar iyi ve kalıcı yumuşaklık etkisi vermemekle beraber, gerek hidrofilliği bozmamaları gerekse çok daha düşük sararma eğilimleri nedeniyle, daha güvenlidir. Amino gruplarının modifiye edilerek oksidasyona karşı koruma altına alındığı modifiye silikon yumuşatıcılar ise hem iyi ve kalıcı bir yumuşaklık etkisini sağlamakta hem de sararma eğilimleri oldukça düşük olmaktadır.