Whatsapp Tekstil Kursları Destek Hattı

Şanghay'dan Bakınca (3.Bölüm)

 

Şanghay'dan Bakınca (3.Bölüm)

 

ITMF Konferansı'ndan çıkardığımız ders: Kaliteli fikirlere ihtiyacımız var

· Kaliteli fikirler, sağlıklı bir gelecek yaratmanın ilk adımını oluşturur.

· Yüksek büyüme oranlarına ulaşmak inovasyonun gerekli yoğunluk, derinlik ve etkinliği için bir sinyal değil.

· Kısa vadeli düşüncelerle Çin'e gidenlerin başarılı olma şansı yok.

Çin'e hayat veren iki ırmak var: Sarıırmak ve Gökırmak. Şanghay Gökırmak deltasında bir kent. Konferansa birlikte katıldığımız Gazi Erçel değişik aralıklarda bu kenti ziyaret etmiş olmanın birikimi ile gelişmeyi on yıl önce basılan harita ile kentin bugünkü durumunu gösteren haritada karşılaştırarak anlatıyor. Birlikte kentte yaptığımız gezide, kazma vurulmadık tek bir sokak göremedik desem abartmış olmam. Her şeyin her an değiştiği, gökdelenlerin zenginlik simgesi olarak mantar gibi gökyüzüne fırladığı bir yer burası.

Yangtze (Gökırmak) dünyanın damı Himalayalar'ın kuzeyindeki Karanlık Dağlar'da hayat buluyor; önce güneye doğru ilerleyerek okyanusa kavuşmak istiyor; ama birden kuzey doğuya yönünü çevirip, bir uçtan ötekine Çin'in kalbinden geçerek Şanghay'da dingin, derin, geniş deltasıyla, denizlere dönük gelişmenin cazibe merkezlerinden birine hayat veriyor.

Irmağın iki kolunda sabahları bir yönde, akşamları diğer yönde sakin, sessiz, telaşsız onlarca nehir gemisinin akışı, ülkedeki üretim zenginliğinin de göstergesi. ITMF'ın Şanghay Konferansı'nda çıkardığımız derslerden biri de, "....günlük çıkarları aşan kaliteli fikirlere ihtiyacımız var" cümlesi ile özetlenebilir.

Konferansta dinlediğim değerlendirmelerden çıkardığım derse göre, üç alanda ciddi fikirleri sloganların önüne koymamız gerekiyor:

Birincisi, "inovasyonun" ne olup olmadığını iyi bilinmeli, açık ve net anlatımlara ulaşmalıyız.

İkincisi, "iş yapma metodunun önemini" kavramalıyız.

Üçüncüsü de "...günlük çıkarları aşan, kaliteli fikirler üzerinde odaklanan" bir toplumsal gündeme sahip olmalıyız.

İnovasyon güzel de...

ITMF Konferansı'nda sunulan bildirilerde anahtar sözcük "inovasyon" idi. Nobel ödüllü ekonomi profesörü Edmond Phelps'in değerlendirmesinde de inovasyn konusu ağırlıklı biçimde öne çıktı. Söylediklerini özetlemeye çalışırsak, inovasyonun "...sessiz bir süreç"ti. İnovasyonun ve toplulukların onu içselleştirmesi için "... yeterli bir ekonomik gelişmenin olması, deneyim ve birikimlerin gerekli yoğunluğa ve derinliğe ulaşması" gerek şarttı. Daha da önemlisi, inovasyona "...gerekli kaynak aktarılmalı" idi; kuruluşların ve kurumların, bu alana kaynak aktaracak kadar artık değer üretmeleri gerekiyordu.

Bu temel ölçüt kullanıldığında ABD ekonomisi inovasyon için uygun koşullara sahipti. Çin gerçeğinden bakarak yaptığı değerlendirmede, "...yüksek büyüme oranlarına ulaşmak, inovasyonun gerekli yoğunluk, derinlik ve etkinliğe ulaşmasının sinyali olarak algılanmamalıydı."

Phelps'e göre, "...inovasyon gelecek için yatırımdı" ve "inovasyon ile yeniliği birbirinden ayırmak" gerekiyordu.

Shumpeter, " ...yaratıcı yıkıcılık" kuramı ile inovasyonu para kazanmanın yollarından biri olarak değerlendiriliyor.

Bugün inovasyonu, yeni bir "metot", yeni bir "ürün" ve "yeni üretim şekli" olarak görmeliyiz. Anladığım kadarıyla tekstil ve konfeksiyon alanında uzman olanlar inovasyon kavramının bileşenlerini "kültürel birikim", "ekonomik birikim ve tahsis edilebilir artık değer", "ülkenin gelişmişlik düzeyi", "odaklanma ve fonlama gibi besleyici sistemler", "ticari dönüştürme ve yeniden üretim" vb. değişkenler ile açıklıyor.

İnovasyon çok boyutlu, çok değişkenli, farklı disiplinlerin koordinasyonunu gerektiren, önce zihinlerde ulaşılan bir olgunlukla ulaşılan bir çaba idi olarak görülüyor. Eğer inovasyon konusunda bir "fikir" üreteceksek, bileşenlerin tümünü göz önüne almamız, indirgemeci anlayıştan uzak durmamız; sloganları fikrin önüne koymalıyız. İnovasyonun her bir bileşeni "gerek şart", bütünün göz önüne alınması ise "yeter şartı" oluşturuyor.

Metot o kadar önemsizdir ki...

· Çok sık yinelediğim özdeyişlerden biri de, " metot o kadar önemsizdir ki, sadece esası etkiler" sözüdür. Çeyrek yüzyılı aşan bir zamandır Çin'de yaşayan Noyan Rona'ya bu ülkede iş yaparken nelere dikkat etmemiz gerektiğini sordum. Aldığım notları paylaşmak istiyorum:

·Çin'de yerli ortak zorunluluğu vardı. Şimdi bu kuraldan vazgeçildi. Bazı sektörler bir yana bırakılırsa hisse oranı ve yerli ortak payının yüzde 50'yi aşması aranmıyor.

· Çin insanın kültürel arka planı, dil sorunları ve alışkanlıkları farklı özellikler içeriyor. Bu nedenle burada iş yapmak isteyenlerin, ciddi ön araştırma yapmadan, fizibilite raporları hazırlamadan yola çıkmaması gerek.

· Kimse "kısa vadeli düşüncelerle" Çin'e gelmemeli. Bu ülkede yer seçimi idi olağanüstü önem taşıyor; ülkeyi yakından tanıyan uzmanlara mutlaka konumlanacak yer hakkında araştırma yaptırılmalı,bizzat görerek de bilgiler kontrol edilmeli.

· Çin'de 600 bin dolayında yabancı şirket olduğunu, başkalarının iş yapabildiği bu ülkede bizim girişimcimizin de hayda hay iş yapabileceğine inanmak gerekiyor.

·        Çin'de ücretler son on yılda yüzde 200 arttı. Baz rakamı küçük olduğu için ülkemizle kıyaslandığında daha düşük gibi gözükebilir; ama ücret artış hızındaki eğilimi bilerek yola çıkılmalı, ücret maliyetleri ayrıntılı biçimde incelenmeli.

· Çin'de işgücü devir hızının çok yüksek olduğunu bilerek; buradaki kültürün bu devir hızını artırıcı niteliğini kavrayarak buraya gelinmeli.

·Girişimcilerimiz ortak aramadan kendi başına gelmeli. Pazarı tıkananlar, Türkiye'de maliyet sorunlarını aşamayanların burada ön araştırmayı sağlıklı yaparak yatırım yapmalı.

· Çinliler'le rekabet etmek ve pazar satın almak için buraya gelinmeli ve Çin'e uygun ürünler seçilmeli.

·Çin'deki teşvik sistemini iyi incelemeden buraya gelinmemeli. Ayrıca bürokrasinin yapısını, anlayışını ve tutumunu incelemeden ve bilmeden yatırım yapılmamalı. Bürokrasiyle iyi pazarlık etmek, başlangıç noktasını sağlama bağlamanın adımlarından bir diğeri..

·Çin'de sosyo-ekonomik ve bürokratik mekanizmaları iyi incelemeden yatırım yapıldığında başarısız olunabilir.

Saptamaları dikkate aldığımızda Çin'de iş yapmanın metotları hakkında ayrıntı bilgisinin önemi ortaya çıkıyor. Girişimcilerimizin özenli ve dikkatli olmaları gerekiyor

Günlük çıkarlar mı kaliteli fikirler mi?

Bilginin önemli, ama tek başına yeterli olmadığını, bilginin "anlamaya" dönüşmesi gerektiğinin günümüzün temel eğilimlerinden biri olduğu üzerine düşünce insanları birleşiyor. Kaliteli fikirler üretilebilmesi için sezgilerin gelişmiş, bilgilerin denenmiş ve arındırılmış, ayrıntı dinamiklerinin farkına varılmış ve işleyişin bütününün anlaşılmış ve kavranmış olması gerekir.

Uğur Mumcu'nun günlük dilimize yerleştirdiği bir cümle ile anlatalım:

"Bilgisiz fikir üretenler" bir yere varamazlar. Rodeo yarışçısı anlayışı ile hareket edilirse, belki atın üzerinde durmayı becerebiliriz; ama ilerleyemeyiz, yaratılmak istenen sonuca ulaşamayız... Kaliteli fikirler üretmek için uluslar arası örgütlerin içinde yer almak, bir ilişki yatırımı açısından çok önemli. Ama o ilişkileri sürekli geliştirmek, büyük emek ve çaba gerektirir. Ancak o zaman, günlük çıkarların sığ bakışından kendimizi arındırabilir; sağlıklı bir yürüyüşle geleceği güven altına alabiliriz.

Günlük çıkarları aşan, uzun dönemli geleceği güven altına alan tutum; ciddi fikir üretiminden geçiyor.

istekobi.com