Whatsapp Tekstil Kursları Destek Hattı

Dünya ticaretinde durağan bir çizginin varlığından söz etmek mümkün. Pazarda belirgin bir daralma söz konusu. Uzakdoğudan esen sert rüzgarlar, rotamızı tekrar gözden geçirmemizi gerektirmekte. Çin her alanda geliyor, sadece tekstil sektöründe değil. Çinden korkmak bir şeyi değiştirmez. Korku çözüm değildir. Buna karşılık ulusal ve uluslar arası boyutta neler yapabileceğimizi, ihracatımızı nasıl artırabileceğimizi, uzak doğudaki gelişmeler karşısında sektör ve devlet olarak, ne gibi önlemler alabileceğimizi sürekli sorgulamalıyız.

Tekstil bitti, öldü demekle sorunlar aşılamaz, ülke olarak, ileri gidebilmek için her türlü fedakârlığı yapmak mecburiyetindeyiz. Bugün herkes tekstil gitti gidiyor diyor. Asında bu ilk planda karamsar bir yaklaşım gibi görünsede sektörün kendisine çeki düzen vermesi için bir kamcılama etkisi yapıyor. Tekstile büyük kazanç beklentisiyle, işi bilen bilmeyen herkes bir anda girdi. Şimdi herkes çıkmak mı istiyor. Milyonlarca dolar yatırım yapıp makine almış, binalar dikmiş pek çok yatırımcı var. Bu da yanlış. Neden çıkalım?.Beş nisan kararları alındığında Bursa tekstil sektöründe her şey durmuştu ve tam bir karamsarlık ve ümitsizlik hakimdi. Ben bile dokuma makinelerimi satıp, desinatörlük ofisimide kapatmıştım. Aradan fazla zaman geçmedi sektör tekrar hareketlendi ve yeni filizler vererek dirildi. Otomatik tezgah girişi arttı, desenlendirmede bilgisayarlaşmaya gidildi. Teknolojiye yatırım yapıldı. Buda şunu göstermektedir ki her sıkıntı çözüm üretir. Biz millet olarak buna yatkınız.

Çin basic mallara ağırlık veriyor. Ne yaparsak yapalım piyasayı ısıtmaya ve kavurmaya da devam edecek. Biz onlardan daha kaliteli üretimlerle, onların ulaşamadığı yerlerde varlığımızı sürdürmeliyiz. Bu nedenle pozitif düşünce ile geleceğimizi tasarlamak zorundayız. Çine mal satalım. Hatta orada mal üretip dünyaya satalım. Bizim bilgi birikimimiz varsa, sermayemiz buysa, uluslararası yatırımcı olmamızın zamanı geldi diye düşünüyorum. O halde biz de Çinde mal üreterek ülkemizde apre, boya terbiye ve baskı işlemleriyle katma değer kazandırarak satabiliriz. Tehlike algılaması olarak Çin ile kısıtlı kalmak büyük bir hatadır Hindistan, Pakistan, gibi ülkelerle rekabet edebilecek stratejiler geliştirmek zorundayız. Onların fiyatlarla rekabet etmek mümkün değildir. Biz İtalyayı örnek alıp araştırma geliştirme ve modaya yönelerek, onların elindeki işi alarak daha uzun yaşarız. Modayı yakından takip etmek, kreasyonlarımızı oluşturmak zorundayız. Yurtdışında markalaşmak zorundayız. Fason üretim modeli ile ayakta kalamayız. Ucuz iş gücüne dayanan sanayilerin ayakta kalabilmesi çok zordur. Çünkü ucuz iş gücüne dayalı sektörler çok hızlı yer değiştirir ve her zaman daha ucuz olan yer arar ve bulurlar.

Eski yaptıklarımızın, yeni düzene uyması mümkün değil. Artık kaliteye daha çok önem vermemiz gerekir. Ar-Ge çalışmalarına ağırlık vermeliyiz. Hepsinden önemlisi birbirimize çelme atmamalıyız. Ondan bundan korkmak yerine bilinçli şekilde çalışarak olanak yaratmak zorundayız. İtalya, Fransa halen tekstil konusunda çalışmaya devam ediyor. Avrupada 750 bin kişi tekstil sektöründe çalışıyor. 50 milyar dolar ihracat gerçekleştiriyor. Biz ise en az 3 milyon kişi çalıştırıyoruz, tekstilde tüm ihracatımız ancak 30 milyar dolar seviyelerinde.

Türkiyede tekstil konusunda çok güzel şeyler yapılıyor. Şimdi daha güzellerini, gelecekte çok daha kalitelilerini yapacak altyapıya ve donanıma da sahibiz. Desen tasarımcılarımız eskiden uzun zamanlar alan tasarımlarını şimdi çok kısa sürede üretime dönüştürebiliyor. Bursada sanayicilerin kurduğu BEGEV de uzun zamandır sektöre desinatör ve tasarımcı yetiştirilmekte. Bu kişiler işlerinde bilinçli ve ür-ge ye eğilimli olarak çalışıyorlar. Ür-ge çalışmaları ekip mantığıyla yapılmasada bu alanda ciddi bir hareketlilik yaşanmakta. Bunları yeterli görmek ise yine hatalardan biri olacaktır. Artık biz herkesten bir adım önde olmalıyız. Yeniliklerden onlardan önce haberdar olmamız lazım, kaliteyi onlardan önce yükseltmemiz lazım artık sergilediğimiz ürünleri de çeşitlendirmeli, kalitemizle globalleşen dünyada yerimizi almalıyız. Tabii ki bu oturduğumuz yerden olmaz. Çok çalışmak, araştırmak, tasarlamak ve pazarda faklılığı yakalayabilmek zorundayız.

Yönetici değil girişimci kimliğimizi ön plana çıkarmalıyız. Girişimcilik ile yöneticilik temelde bir birinden farklı olan kavramlardır. Girişimci sürekli yeni hedefler peşinde koşan, gelecekte yaşayan, risk alan, olaylardaki fırsatları yakalamaya çalışan, yenilikçi kişidir. Yönetici ise, varolan işleri en iyi yapmaya çalışan, bugünde yaşayan, fırsatlardan çok problemlere odaklanan kişidir.

Yazar: Kasım UZUNÖZ. 2007