TEKSTİL VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ
1. DÜNYADA TEKSTİL VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ
Tekstil ve konfeksiyon kavramları, genellikle, birlikte anılmaktadır. Bu durum iki sektörün tamamlayıcılık ilişkisi bulunmasıyla yakından ilgilidir. Çünkü, tekstil ürünleri, konfeksiyon ürünlerinin en önemli girdisini oluşturmakta bu nedenle de. konfeksiyon, tekstil ürünlerinde katma değer artışının sağlandığı sektör konumunda bulunmaktadır.
Tekstil sektöründe gerçekleştirilen faaliyetlerin çok önemli bir kısmını, giyim eşyası yapımında kullanılan kumaş oluşturmaktadır. Bununla birlikte, konutların iç döşemesinde kullanılan perde, battaniye, hali gibi kumaşlar(ev tekstili) ile endüstriyel kumaşlarda bulunmaktadır. Yine, dikiş iplikleri ile endüstriyel kumaşlar ve kablolar tekstil sektörü üretimi içinde sayılmaktadır. Konfeksiyon sektörü ise, genel olarak. hazır ürün. dokumadan giyim eşyası ve örme giyim eşyası üretimini kapsamaktadır (Özgün. 1994:1). Kısaca ifade etmek gerekirse, tekstil ve konfeksiyon sektörü iplik. ham bez boyama, terbiye, konfeksiyon üretimi aşamalarını içermektedir.
Tekstil ve konfeksiyon sektörü, ulaştığı yaklaşık 300 milyar dolarlık piyasa büyüklüğü ile dünya ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Bu büyük pazardan pay alma çabası yanında, konfeksiyon sektörünün emek yoğun üretim tekniği gerektirmesi. yüksek oranlı işsizliğin bulunduğu ülkelerin bu sektöre yönelmesine neden olmaktadır. Buna 6 milyar dolayında bulunan ve hala hızla artan dünya nüfusunun giyim talebinin artarak devam edeceği eklendiğinde, sektörün önemini koruyacağı ifade edilebilir.
Çalışmanın bu bölümünde dünya tekstil ve konfeksiyon sektörü ve Türkiye’nin bu sektör içindeki yeri çeşitli açılardan ortaya konulmaya çalışılmıştır.
1.1. DÜNYA PAMUK ÜRETİM VE TÜKETİMİ
Tekstil ve konfeksiyon sektörünün en önemli hammaddesi pamuktur. Sentetik elyaf ve iplik kullanımının yaygın olmasına rağmen, son yıllarda ortaya çıkan doğaya dönüş ve ekolojik tarım olgusu gözleri yeniden pamuk ve pamuk üretimine yöneltmiştir.
Aşağıdaki tablodan, dünya pamuk üretimi dalgalanırken, tüketimin göreli olarak istikrarlı bir seyir izlediği görülmektedir. Bu durum, dünya pamuk fiyatlarında ortaya çıkan dalgalanmalara, genelde, arz cephesindeki gelişmelerin kaynaklık ettiği şeklinde yorumlanabilir.
TABLO 1: DÜNYA PAMUK ÜRETİM-TÜKETİM DENGESİ
(Bin ton)
YIL ÜRETİM TÜKETİM STOK
1990-91 19005 18720 6861
1991-92 20786 18545 9277
1992-93 17923 18583 8846
1993-94 16611 18256 6998
1994-95 18287 18504 6781
1995-96 19548 18816 7513
1996-97 19455 19043 9095
1997-98 19626 19142 9579[1]
Pamuk üretim ve tüketiminin ülkelere göre dağılımı incelendiğinde Çin, ABD ve Hindistan’ın en büyük üreticiler olduğu görülmektedir. Üretimleri fazla olmakla beraber, bunlar içinde en önemli ihracatçı ABD’dir. Zira, diğer üretici ülkeler, tekstil ve konfeksiyon sektörünün gösterdiği gelişmeye paralel olarak, pamuğun ülke içindeki kullanımını artırmışlardır. Hindistan, Pakistan bu açıdan belirgin bir gelişme yaşamıştır.
Türkiye ise, 600-800 bin ton dolayındaki üretimi ile dünyanın en çok pamuk üreten 6-7. ülkesi konumunda bulunmaktadır. Ülkemizin dünya pamuk üretimi içindeki payı yüzde 3.5 dolayında bulunmaktadır. Bu veriler, ülkemizde 1980 sonrası dönemde uygulanan ihracata yönelik büyüme stratejisinin, karşılaştırmalı üstünlüklere dayalı uzmanlaşma şeklindeki genel yaklaşımına paralel olarak, tekstil ve konfeksiyon sektöründe yaşanan hızlı gelişmenin bir kaynağını ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir.
1.2. ELYAF İPLİK KAPASİTESİ
Dünya pamuklu elyaf sektöründe, 1980’li yılların ortalarından itibaren çok hızlı artan iplik kapasitesi, yatırımlardaki yavaşlama sonucunda 1991 yılından itibaren gerileme eğilimine girmiştir.
Nitekim, 1993 yılında 7.6 milyon rotor olan open-end iplik kapasitesi 1996 yılında 7.5 milyon rotora düşmüştür. 163.6 milyon iğ olan 1993 yılı dünya ring kapasitesi ise, 1996 yılına kadar önemli bir değişme göstermemiştir. Türkiye, 1996 yılı verilerine göre, dünya genelinde yüzde 4.8’lik pay ile open-end’de beşinci, ringde ise yüzde 2.8’lik pay ile yedinci sırada yer almaktadır. Ülkemiz ayrıca, Avrupa Birliği’nin; ringde yüzde 58, open-.end’de yüzde 37 oranında iplik kapasitesine sahip bulunmaktadır. 1996 yılına ilişkin veriler değerlendirildiğinde ise, dünya genelinde kurulu kısa elyaf ring iğlerinin yüzde 69’unun Asya ve Okyanusya’da, yüzde 13 .4’ünün Avrupa’da, yüzde 12.9’unun Amerika’da ve yüzde 4.7’sinin Afrika’da bulunduğu görülmektedir
Tablo 4’ten görülebileceği gibi, 1996 yılında kısa elyaf iplik makinaları sevkiyatı, 2.9 milyon iğe, open-end makinaları sevkiyatı ise, 291 bin rotora yükselmiştir. Kısa elyaf iplik makinaları sevkiyatının yüzde 71 .8’i Asya ülkelerine yapılırken, Türkiye yüzde 14.2’lik payla Hiııdistan’dan sonra en büyük ikinci alıcı olmuştur. Aynı yıl open-end rotoru sevkiyatının yaklaşık yüzde 44’ü Türkiye’ye yapılmıştır. Tabloda dikkati çeken bir diğer nokta, gelişmekte olan ülkelerin makina yatırımının önemli bir kısmını gerçekleştirmiş olmasıdır.
1.3. PAMUKLU SİSTEM DOKUMA KAPASİTESİ
Pamuklu dokuma sisteminde 1993 yılında 2 milyon adet olan mekikli tezgah sayısı 1996 yılı sonunda 1.7 milyon adete gerilemiştir. Aynı dönemde mekiksiz tezgah sayısında da gerileme olmuş ve 1993 yılında 683 bin olan tezgah sayısı 679 bine düşmüştür.
1996 yılı verilerine göre, dünyada, kısa elyaf sektöründeki mekikli tezgahların yaklaşık yüzde 76’sı Asya ve Okyanusya’da, yüzde 1O’u Güney Amerika’da, yüzde 5.6’sı Avrupa’da, yüzde 5.4’ü Afrika’da ve yüzde 3.3’ü Kuzey Amerika’da bulunmaktadır.
Mekiksiz tezgahların dağılımında ise Avrupa ülkelerinin ilk sırada bulunduğu görülmektedir. Nitekim, 1996 yılında mekiksiz tezgahların yüzde 41’ i Avrupa’ da, yüzde 36’sı Asya ve Okyanusya’da, yüzde 12.6’sı Kuzey Amerika’da, yüzde 7.1 ‘i Güney Amerika’da bulunmaktadır.
Bu veriler, iplik yanında yeni dokuma kapasitesinin çok önemli bir bölümünün gelişmekte olan ülkelerde yoğunlaştığını, bununla beraber dokumada gelişmiş ülkelerin payının göreli olarak daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum, faktör donanımına uygun olarak tekstil ve konfeksiyon sektöründe, gelişmiş ülkelerin sermaye yoğun, gelişmekte olan ülkelerin ise, emek yoğun aşamada uzmanlaştığını ifade etmektedir.
Türkiye ise, son yıllarda, özellikle Gümrük Birliğinin yarattığı olumlu beklentilere bağlı olarak, yaptığı büyük yatırımlarla Avrupa’nın Rusya’dan sonra ikinci en büyük kapasitesine sahip olmuştur. Yeni yatırımlar sonucunda Türkiye. yüzde 2.6’lık payla pamuklu sistem dokuma kapasitesinde dünyadaki yerini il. sıraya kadar yükseltmiştir.
Tablo 6’dan dokuma tezgahlarının 1996 yılı sevkiyatı incelendiğinde, mekiksiz sevkiyatının yüzde 62.7’sinin, mekikli tezgahlarının yüzde 92.1’inin Asya ülkelerine yapıldığı görülmektedir. Dokuma tezgahlarına en büyük yatırımı Çin yapmaktadır. Nitekim, 1996 yılında mekiksiz tezgahların yüzde 25’i, mekikli tezgahların yüzde 70’i Çin’e sevk edilmiştir. Aynı yıl Türkiye, yaptığı tekstil makinaları yatırımı ile Çin’den sonra ikinci büyük yatırımcı ülke konumuna gelmiştir.
1996 yılında sevk edilen tezgahların yüzde 56.7’ si rapier ve projektil, yüzde 18’ i su jetli, yüzde 25.3 ‘ü hava jetli tezgahtır. Asya ülkeleri ağırlıkla su ve hava jetli tezgahları, ABD hava jetli tezgahları, Türkiye dahil Avrupa ülkeleri çoğunlukla rapier ve projektil tezgahları tercih etmektedir.
1.4. DÜNYA PAMUKLU TEKSTİL ÜRETİMİ
Dünyanın en büyük pamuk üretici olan Çin, ABD, Hindistan ve Pakistan aynı zamanda en büyük dört iplik üreticisi konumunda bulunmaktadır. Çin’e ilişkin veriler sektöründe yaşanan hızlı gelişmenin bir kaynağını ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir. bulunmadığı için aşağıdaki Tablo 7’de diğer başlıca ülkelerin iplik üretimleri verilmiştir.
Tablonun incelemesinden görülebileceği gibi, 1996 yılında dünya dokuma üretimi, 1995 yılına göre yaklaşık yüzde 3 oranında artış göstermiştir. Bu artışın önemli bir bölümü ise, Asya ülkelerinde ortaya çıkan yüzde 12 düzeyindeki üretim artışından kaynaklanmıştır. Aynı dönemde örgü-triko kumaş üretimi, ABD ve Brezilya gibi başlıca üretici ülkelerdeki düşüşe bağlı olarak, az da olsa, gerilemiştir.
Türkiye, pamuklu dokumada Avrupa ülkeleri içinde ilk sırada yer alırken, dünya genelinde Hindistan, Japonya ve Brezilyanın ardından 4. sırada bulunmaktadır. Bu veriler, Türkiye’nin dünya tekstil üretimi içindeki yerini ve 1980 sonrası gösterdiği gelişmeyi ortaya koyması bakımından önem taşımaktadır.
1.5. DÜNYA SENTETİK İPLİK VE ELYAF ÜRETİMİ
Dünya genelinde yaşanan hızlı nüfus artışına paralel artmayan doğal lif arzı, sentetik liflerin üretilmesine yol açmıştır. Nitekim 1927 yılında başlayan bu sentetik iplik üretim süreci, 1940 yılında ticari olarak üretime geçilmesiyle önemli bir ivme kazanmıştır. Böylece ilk ticari polyester iplik üretimi 1950 ilk polypropilen üretimi ise, l958’de yapılmıştır. Bu tip lif ve elyaflar daha çok döşemelik. mensucat, mefruşat. erkek elbiselerinin kumaşı ve spor giysi kumaşlarında kullanılmaktadır [2]
1960 yılında 3 milyon ton/yıl olan üretim kapasitesi, 1990’ lara gelindiğinde 21 ton/yıl’ a yükselmiştir . Son yı1larda kapasite artışı daha çok, üretim maliyetlerin gelişmiş ülkelere oranla düşük olduğu gelişmekte olan Uzakdoğu ülkelerinde görülmüştür.
1.6. DÜNYA TEKSTİL VE KONFEKSİYON TİCARETİ
1980-1995 döneminde dünya tekstil ticareti yılda ortalama yüzde 6, konfeksiyon ticareti ise yaklaşık yüzde 10 artmıştır. Böylece 1980 yılında dünya tekstil ve konfeksiyon ticaretinin yüzde 57.7’ sini tekstil oluştururken, 1995 yılında bu rakam yüzde 48.6’ya gerilemiştir.
Diğer taraftan, dünya tekstil ihracatının yüzde 60’ından fazlasını elinde bulunduran 10
ülkenin ihracatı, 1980 yılında 34.7 milyar dolar iken, 1995 yılına kadar yüzde 313.2
oranında artarak 108.7 milyar dolara yükselmiştir.
Aynı dönemde seçilen ülkelerde ithalat hacmi yüzde 304.9 oranında artarak 28.2 milyar dolardan 86 milyar dolara yükselmiştir. Dünya toplamındaki artış ise, yüzde 277.4 oranında gerçekleşmiştir.
Diğer taraftan, dünyanın en büyük tekstil ihracatçıları sanayileşmiş ülkeler iken, 1995 yılında 1 Hong Kong. Çin. G. Kore ve Tayvan ihracatlarını ortalamanın oldukça üzerinde artırarak ilk sıralara yükselmiştir.
1980-95 döneminde dünya konfeksiyon ticareti, tekstil ticaretinden daha hızlı(yüzde 388.9) büyümüştür. Bu durum, tekstil yerine konfeksiyon ihracatının, bir başka deyişle yüksek katma değerli ürün ihracatının ön plana çıktığını ifade etmektedir.
Aynı dönemde konfeksiyon ihracatı yüzde 433.6, ithalat ise 441.2 oranında artmıştır.
1980-95 döneminde en hızlı ihracat artışını gerçekleştiren ülke, yüzde 29.2’Iik oranla Türkiye olmuş, ihracat artışında Çin ile ABD ise 2. ve 3. sırada yer almıştır.
Yukarıdaki açıklamalardan, Türkiye’nin gerek dünya pamuk üretimi, gerekse tekstil ve konfeksiyon sektörü içinde önemli bir yere sahip olduğu ve bu önemin dışa açılma sürecinin başladığı 1980 sonrası dönemde daha belirgin hale geldiği anlaşılmaktadır.
İthalat artışında ise, Hong Kong, Japonya ve ABD ilk üç sırayı paylaşmıştır. Hong Kong’un hem ithalat hem de ihracat artışında ilk sıralarda yer alması, bu ülkenin büyük ölçüde re-export gerçekleştirmesiyle ilgilidir.
Konfeksiyon ihracatı içinde Çin ve İtalya ilk sıralarda yer almaktadır. 1980 yılında dünya konfeksiyon ticareti içinde önemli bir yeri olmayan Türkiye ise, 1980-1995 döneminde konfeksiyon ihracatını yılda ortalama yüzde 33 artırarak dünya ticareti içindeki payını yüzde 3.9’a yükseltmiş ve 6. sıraya yerleşmiştir.
Tekstil ve konfeksiyonda birçok ülkenin hem ihracatçı, hem de ithalatçı konumda bulunmasıdır. Tekstilde en büyük net ihracatçılar Tayvan, Güney Kore, İtalya, Belçika-Lüksemburg. Çin. Almanya ve Japonya, net ithalatçılar ise, ABD, Hong Kong, İngiltere. Kanada’dır.
Konfeksiyonda ise en büyük net ihracatçılar Çin, Hong Kong ve Türkiye, net ithalatçılar ABD, Japonya, Almanya, Fransa ve İngiltere’dir.
Tekstil ve konfeksiyon sektörlerinin dış ticareti birlikte değerlendirildiğinde, net ithalatçılar daha çok gelişmiş ülkeler, net ihracatçılar ise Uzakdoğu ülkeleridir. Bu durum, Türkiye’ye hedef pazarlar ve dikkate alınması gereken rakipler açısından önemli ipuçları vermektedir.
2. TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİNDE TEKSTİL VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ
Tekstil ve konfeksiyon sektörü, Türkiye ekonomisi, özellikle de imalat sanayii içinde katma değer, istihdam. yatırımlar ve ihracat açısından önemli bir yer tutmaktadır. Ancak, ne yazık ki, Türkiye geneline ilişkin son imalat sanayii verileri 1995 yılına aittir. İstatistiki verilerin öneminin çok hızla arttığı bir dönemde sanayi sektörüne ilişkin verilenin üç yıl gecikmeli yayınlanması. Analizlerin yeterli olmasını engellemekte, geleceğe ilişkin plan-program yapımını güçleştirmektedir. Tüm gelişmiş ülkelerde istatistiki verilerin “günlük” veya “haftalık” bazda yayınlanmaya çalışıldığı dikkate alınırsa, bu konuda çok geride olduğumuz ve gerekli önlemlerin bir an önce alınması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
2.1. KATMA DEĞER AÇISINDAN
Dokuma ve giyim sanayinin imalat sanayii içindeki payı 1993 yılma kadar genelde yüzde 14’ler seviyesinde iken, bu pay 1995 yılı sonunda yüzde 16.6’ya yükselmiştir Diğer taraftan, kriz yılı olan 1 994’te sektörün katma değer içindeki payı en yüksek düzeye ulaşmıştır. Bu durum, büyük ölçüde dış pazarlara yönelik sektörün, kriz yılında reel kurlarda ortaya çıkan yüksek oranlı artıştan olumlu etkilendiği şeklinde yorumlanabilir.
Katma değerdeki reel değişme açısından bir değerlendirme yapıldığında. toplam imalat sanayiinde 1994 yılında, dokuma ve giyim sanayiinde ise 1995 yılında gerileme yaşandığı görülmektedir. Bu veriler 1994 yılında yaşanan ekonomik krizin, dokuma ve giyim sektörü üzerindeki etkisinin bir yıl gecikmeli olarak gerçekleştiği şeklinde yorumlanabilir.
Kişi başına katma değer açısından bir değerlendirme yapıldığında. dokuma ve giyim sektöründe emek verimliliğinin düşük olduğu görülmektedir. Bu durum. giyim sektörünün emek-yoğun özelliğinden kaynaklanmaktadır.
1990-95 döneminde kişi başına katma değer miktarında ortaya çıkan gelişmeler İncelendiğinde. imalat sanayiinde ortalama yüzde 7.53, dokuma ve giyim sektöründe ise ortalama yüzde 7,47 reel artış gerçekleştirildiği görülmektedir.
2.2. YATIRIM VE TEŞVİKLER AÇISINDAN
Ülkemiz ekonomisinin lokomotif sektörü tekstil ve konfeksiyona yapılan yatırımlar ve bu yatırımları büyük ölçüde etkileyen teşvikler, özellikle 1992 yılı sonrasında artış göstermiştir. İzleyen bölümde bu gelişmeler değerlendirilmiştir.
2.2.1. YATIRIMLAR AÇISINDAN
İmalat sanayii yatırımları içinde dokuma ve giyim sektörüne ayrılan pay, özellikle 1992 yılında belirgin bir şekilde artmıştır. Bununla birlikte, bu sektöre yapılan yatırımlardaki reel dalgalanma marjı, imalat sanayii toplamından daha fazladır. Oyleki, sektöre bir yıl çok, bir yıl az yatırım yapılmaktadır.
2.2.2. YATIRIM TEŞVİKLERİ AÇISINDAN
Yatırım teşviklerinin sektörel dağılımı incelendiğinde, 1996 yel 997 yıllarında en fazla teşviğin tekstil ve konfeksiyon sektörüne verildiği görülmektedir. Nitekim, yatırım teşviklerinin 1996 yılında yüzde 29.5’i, 1997 yılında ise yüzde 22.7’si sadece dokuma ve giyim sektörüne verilmiştir.
Bu veriler, ülkemizde, özellikle tekstil alanında yaratılan aşırı kapasitenin gerekçelerinden birini ortaya koyması bakımından önem taşımaktadır. Bir başka deyişle, yatırım teşviklerinin dağılımında, mevcut kapasite, bunun kullanım oranı ve
gelecekte ortaya çıkacak talep miktarı dikkate alınmadan bu sektöre teşvik verilmiş, böylece, zaten kıt olan ülke kaynakları rasyonel kullanılamamıştır.
Bunun sonucunda 1998 yılında sektörde yaşanan gelişmeler ve kapasite kullanım oranının büyük ölçüde düşmesi, yeni yatırımların daha dikkatli yapılması gereğini ortaya koymaktadır. Bunun yanında yaratılan kapasitenin özelliklerine uygun pazarlara yönelinmesi ve özellikle ABD pazarının zorlanması önem taşımaktadır.
2.3. İHRACAT AÇISINDAN
Türkiye tekstil ve konfeksiyon sektörü 1993 yılında 5.6 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirirken bunu 1997 yılı sonunda 10 milyar dolara yükseltmiştir. Böylece, toplam ihracat içindeki payını yüzde 40’a yaklaştırmış bulunmaktadır. Bu gelişme sektörün gelişme trendi açısından olumlu kabul edilse bile, bir ülke ekonomisinde ihracatın neredeyse tek sektöre bağlı hale gelmesi, üzerinde durulması gereken bir konudur.
Diğer taraftan. 1993-1997 yıllarını kapsayan dönemde tekstil ihracatı yüzde 87.3. konfeksiyon ihracatı ise yüzde 70.4 oranında artış kaydetmiştir. Beş yıllık bir dönemde gerçekleşen bu ihracat artışı sevindirici olmakla beraber, daha yüksek katma değer yaratan konfeksiyon ihracat artışının daha düşük oranda gerçekleşmesi düşündürücüdür.
3. TÜRKİYE’DE TEKSTİL VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN YAPISI
Bu bölümde Türkiye tekstil ve konfeksiyon sektörünün yapısı kapasite, üretim, tüketim, hammadde olanakları ve dış ticaret açısından incelenmiştir.
3.1. KAPASİTE VE ÜRETİM
Bir sektörün önemli yapısal göstergelerin başında üretim kapasitesi gelmektedir. Buradan, yeni makina parkında kapasite kullanım oranının, eskilerle karşılaştırıldığında, daha yüksek olduğu görülmektedir. Bununla birlikte. 1996 model makinaların kapasitesinden yeterince yararlanılamadığı anlaşılmaktadır. Bu durum. söz konusu makinaların yılın tamamında çalışmamış olmasından kaynaklanmaktadır.
1990-94 model makinalarda kapasite kullanımı, ring sistemde yüzde 93, open-endde yüzde 82 düzeyinde bulunmaktadır. Ring sistemde kapasite kullanım oranı 1980-89 modellerde de yüksek gerçekleşirken, verimliliklerinin düşük kalmasına bağlı olarak open-endde düşük bulunmaktadır. Ringde 1970 model makinalarda bile kapasite kullanımının makul düzeyde olması, ağırlıkla dokuma ile entegre tesislerin bu makinaları butik tarzı suni ve sentetik iplik üretiminde kullanılmasından dolayıdır.
3.1.1. PAMUK ÜRETİMİ
Pamuk, tekstil sektöründe kullanılan toplam elyafın yarısını meydana getiren dünyadaki en önemli tarımsal hammadde kaynağıdır. Dünya üzerinde 250 milyon’ un üstündeki kişi geçiminin tamamını veya bir kısmını pamuktan sağlamaktadır. Tekstil sektörünün ana maddesi olması nedeniyle pamuk sınai ağırlığı yüksek bir tarım ürünüdür. Katma değer açısından da diğer tarımsal ürünler arasında önde gelen pamuğun bugün dünyada yaklaşık olarak 80 ülkede üretimi yapılmaktadır.
Dünyada toplam pamuk ekim alanları 35.000.000 hektar civarındadır. Dünya toplam pamuk ekim alanlarının %2’si Türkiye’ye ait bulunmaktadır. Ülkemiz son 5 yılda 568.000-752.000 hektar pamuk ekim alanı ile 7.sıradadır ve yüksek verimlilik
sayesinde dünyanın önemli pamuk üreticileri arasında 6. sırada yer almaktadır. Türkiye’de pamuk daha çok Ege, Çukurova ve GAP bölgelerinde yetiştirilmektedir.
Ülkemizde üretilen pamuklar Ege Bölgesi ve Çukurova açısından bölgesel farklılıklar taşımaktadır. Derece bakımından, renk itibariyle Çukurova pamukları kreme bakan beyaz, Ege pamukları açık griye doğru beyaz renktedir. Karakter açısından da farklılıklar bulunmaktadır. Çukurova pamukları daha kalın karde ipliklerin, dolayısıyla orta kalitedeki kumaşların üretiminde kullanırken, Ege pamuklarından daha ince (penye) iplikler elde edilerek, yüksek kaliteli ve lüks pamuklu kumaşlar dokunmaktadır.
Son yıllarda, sulama, zirai mücadele ve tohum ıslahı gibi çalışmalarla, Çukurova pamuklarının iyileştirilmesi sağlanarak, Ege pamukları ile karakter ve derece açısından yaklaşmaları sağlanmıştır.
Ülkemizde pamuk üretimi istikrarsızlık göstermektedir. Bunun nedenleri, pamuğun bir tarım ürünü olması nedeniyle arzın iklim şartlarına bağımlı bulunması ve hükümetlerin belirlediği kütlü pamuk fiyatlarının çiftçileri tatmin etmediği yıllardan sonra ekim alanlarının daralmasıdır. Pamuk çiftçileri kütlü pamuk fiyatlarını tatminkar bulmadıkları yıllarda, alternatif ürünlere kaymaktadır. Bu nedenle pamuk ekim alanları ve dolayısı ile üretimi dalgalanma göstermektedir.
Diğer taraftan, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde GAP’ın uygulanmasına paralel olarak pamuk ekim alanın genişleyeceği ve 2000’li yılların başında yörede balyalanmış pamuk üretiminin 450.000 tona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bunun gerçekleşmesi durumunda Türkiye, dünyanın sayılı pamuk üretici ülkeleri arasındaki yerini daha da güçlendirecektir.
3.1.2. İPLİK EĞİRME KAPASİTESİ
Türkiye’nin pamuklu iplik eğirme kapasitesi 1996 yılı sonunda ring sistemde
4.598.951 iğ, open-end sistemde ise 363.612 rotordur. Bu kapasite ile Türkiye, ring’de 674.278 ton/yıl. open-end’de 521.019 ton/yıl ile toplam 1.195.297 ton/yıl pamuk ipliği işleyebilecek düzeye gelmiştir.
Türkiye Sınai ve Kalkınma Bankası verilerine göre, Türkiye’de bulunan ring sistem iplik eğirme makinalarının % 30.9’u 1990-96 model, yüzde 18.3’ü 1980’li yıllara ait modellerden oluşmaktadır. Open-end sistemde ise makine parkının çok daha yeni olduğu görülmektedir. Nitekim, rotorların yüzde 78.8’i 1990-96 model makinalar oluşturmaktadır.
3.1.3. PAMUKLU DOKUMA KAPASİTESİ
Türkiye’de pamuklu dokuma üretiminin 1996 yılı sonunda 420.000 ton/yıla ulaştığı tahmin edilmektedir. Üretim artışının en yüksek olarak gerçekleştiği yıl 1996’dır. Bu durum, kanımızca, Avrupa Birliği ile 1996 yılı başında gerçekleştirilen gümrük birliğinin yarattığı olumlu beklentilerden kaynaklanmıştır. Kapasite kullanımı yıllar itibariyle dalgalanma göstermekle beraber genelde yüksek düzeyde bulunmaktadır.
3.1.4. SENTETİK ELYAF VE İPLİK ÜRETİMİ
Türkiye’de ilk olarak 1964 yılında sentetik elyaf üretilmeye başlanmış ve bu üretim poliamid ağırlıklı gerçekleşmiştir. İzleyen yıllarda ise, akrilik ve polyester elyaf üretimi artmaya başlamıştır. Üretim maliyetinin düşük olması nedeniyle bu alana yapılan yatırımlar, özellikle 1990 sonrası dönemde artmış ve önemli bir üretim kapasitesi yaratılmıştır. Kuşkusuz bu gelişmede, hammadde fiyatlarının uygun olması da etkili olmuştur. 1997 yılı sonu itibariyle ülkemizde sentetik iplik ve elyaf üreten 18 firma bulunmaktadır.
Sentetik elyaf üretiminin gelişimi incelendiğinde, 1990 yılında 194 bin ton olan toplam üretimin, ortalama yıllık yüzde 7.2 oranında artarak, 1998 yılında 339 bin tona yükseldiği görülmektedir. Aynı dönemde üretim artışı; polyesterde yüzde 112.7, poliamidde yüzde 100, polypropilende yüzde 118.7, akrilikde yüzde 55 oranında gerçekleşmiştir.
1990-98 döneminde sentetik iplik üretimi artışı, elyaf üretiminin üzerinde(yüzde 10.1) gerçekleşmiş ve üretim 270 bin tona yükselmiştir. Aynı dönemde üretim artışı; polyester iplikte yüzde 129.4, poliamidde yüzde 80, polypropilende ise yüzde 66.6 oranında gerçekleşmiştir.
1997 yılında yaşanan Uzakdoğu krizi ve bunun sonucunda söz konusu ülkelerde yapılan yüksek oranlı devalüasyonlar, bir taraftan ithalatı daha da cazip hale getirirken, diğer taraftan da, özellikle AB piyasalarında rekabet şansımızı azaltmaktadır. Oysa. kriz öncesine kadar Türkiye’de üretilen sentetik iplik ve elyaflar, gerek kalite, gerekse fiyat yönünden dünya standartlarına yeterince uyum sağlamıştır. Ancak, Uzakdoğu krizi ve devalüasyon fiyat açısından önemli sorunlar yaratmaktadır.
3.1.4. YÜN, HAYVAN KILI VE BUNLARDAN TEKSTİL ÜRETİMİ
Yün, pamuktan sonra en önemli doğal liftir ve Avustralya dünyanın en büyük üreticisi, Doğu Avrupa ülkeleri ise en büyük kullanıcısı durumundadır. Türkiye
bu ürünlerde yerli üretimin talebi karşılayamaması nedeniyle önemli bir ithalatçı
konumundadır.
Tekstil ve konfeksiyon sektöründe yünden sonra en çok kullanılan ve aranan hayvansal orijinli lif tiftiktir. Genellikle pamuk, yün ve suni-sentetik ile karışım yapılarak kullanılan tiftiğin en büyük üreticileri Güney Afrika, Amerika, Türkiye, Arjantin, Avustralya ve Yeni Zelanda’ dır.
Türkiye sayılı üreticiler arasında olmakla beraber tiftik üretiminde gerileme yaşanmaktadır. Bu durum 1980 sonrası dönemde uygulanan yanlış politikalar sonucunda hayvancılık sektörünün krize girmesi ve hayvan varlığının azalmasıyla yakından ilgilidir.
3.2. TEKSTİL VE KONFEKSİYONDA ARZ-TALEP DENGESİ
Türkiye ekonomisi açısından büyük önem taşıyan tekstil ve konfeksiyon sektöründe arz ve talebe ilişkin sağlıklı ve seri istatistik bulmak, sektörde küçük ve orta ölçekli işletmelerin çoğunlukta bulunması ve bunun geniş kapsamlı bir envanter çalışmasını oldukça güçtür. Bu durum güçleştirmesinden kaynaklanmaktadır. Ancak, ülkemiz açısından taşıdığı önem ve sektöre yönelik politikaların daha sağlıklı belirlenmesi açısından güveninidir istatistiki yerinin gerekliliği açıktır.
Mevcut verilere göre. Türkiye imalat sanayi içinde önemli bir yeri olan tekstil ve konfeksiyon sektörü üretimi genelde artış eğilimi göstermektedir.
Nitekim, 1990-97 döneminde: sentetik iplik üretimi yüzde 103.9. pamuk ipliği yüzde
47.1 oranında artış kaydetmiştir. Sektörde en hızlı üretim artışının sentetik iplik üretiminde gerçekleşmesi dikkat çekicidir.
nedenle tekstil ve konfeksiyon ürünlerinin ülke içindeki tüketimi sürekli artış göstermektedir. Bu artış, gelir düzeyinin yükselmesine paralel olarak daha da artma potansiyelini taşımaktadır.
Tekstil ve konfeksiyon üretim ve talebine ilişkin veriler birlikte değerlendirildiğinde pamuk arzının talebi karşılamazken,iplik arzının genelde talebin üzerinde olduğu.
yünlü iplikte arz yetersizliğinin bulunduğu, sentetik iplikte ise, birkaç yıl dışında, arz fazlasının varlığı dikkati çekmektedir.
3.3. YATIRIMLARIN BÖLGESEL DAĞILIMI
Türkiye iplik eğirme kapasitesi, daha önce de ifade edildiği gibi, son yıllarda gerçekleşen yatırımlarla büyük ölçüde artış göstermiştir. Türkiye’de iplik makinalarının bölgesel dağılımı incelendiğinde GAP, Marmara ve Akdeniz bölgesinde yoğunlaşma görülmektedir. GAP, hem ring, hem de open-end iplikte en fazla kapasiteye sahip bölgedir. Nitekim, ring kapasitesinin yaklaşık yüzde 25 ‘1, open-end kapasitesinin ise yüzde 52’si bu bölgede bulunmaktadır.
Buradan da anlaşılacağı üzere, yatırımlar Doğu Anadolu Bölgesine, özellikle Maraş, Gaziantep, Diyarbakır ve Kayseri’ye kaymaktadır. Bu gelişmenin en önemli nedeni GAP sayesinde tarıma açılan ve açılacak olan topraklarda yetiştirilecek önemli miktarda ve yüksek kaliteli pamuktur.
3.4. YABANCI SERMAYE
Türkiye’de tekstil ve konfeksiyon sektörünün, hammadde. işgücü, gelişmiş pazarlara yakınlık gibi avantajlara sahip olması ve sağlanan teşvikler yabancı firmaların da ülkemizde yatırım yapmasına ortam hazırlamıştır. Nitekim 1990 yılında tekstil
sektöründe 26, konfeksiyon sektöründe 58 yabancı firma bulunurken, 1997 yılı sonunda tekstilde 47’ye, konfeksiyon da ise 135’e yükselmiştir.
Yabancı sermayeli firma sayısındaki artışa karşılık, gelen sermaye miktarında da önemli dalgalanmalar yaşanmaktadır. Tekstil ve konfeksiyon sektörüne giren yabancı sermaye miktarı cari değerlerle büyük artış gösterirken, reel değerlerle önemli oranda gerilemiştir. Nitekim, 1990 yılında, 1987 yılı fiyatlarıyla 13.3 milyar TL’lik yabancı sermaye girişi var iken, bu rakam 1996 yılında 1.4 milyar TL’ye düşmüştür. 1997 yılında ise, 1996 yılına göre yüzde 400’e varan bir artış göstermekle beraber, giren yabancı sermaye miktarı 1990 seviyesine yükselememiştir.
Konfeksiyon sektöründe ise, 1991 yılı dışında yabancı sermaye girişi sürekli olarak azalmış ve 1997 yılında 1991 düzeyinin beşte birine gerilemiştir. Bu veriler sektörün yabancı sermaye girişi konusunda yeterince başarılı olamadığını ortaya koymaktadır.
3.5. DIŞ TİCARET
3.5.1. PAMUK DIŞ TİCARETİ
Tekstil ve konfeksiyon sektörünün en önemli girdisi olan pamuk dış ticaretinde ithalatın artış eğiliminin daha belirgin olduğu görünmektedir. Bu durum, ülkemizde pamuk arzında ortaya çıkan dalgalanmalar kadar, pamuk destekleme fiyatları ve dış ticaret politikalarıyla yakından ilgili bulunmaktadır.
İthalat ve ihracat miktarlarında ortaya çıkan dalgalanma, doğal olarak, ihracat gelirleri ve ithalat giderleri üzerinde de etkili olmuştur. Nitekim, 1990 yılında 176.9 milyon dolarlık pamuk ihracatı yapılırken bu rakam 1997 yılında 90 milyon dolara kadar gerilemiş, ithalat değeri ise aynı dönemde 137.4 milyon dolardan 63 2.5 milyon dolara kadar yükselmiştir. Bu trend, dünyanın sayılı pamuk üreticisi olan ülkemiz için bir hayli düşündürücüdür. Öte yandan, ithalatta ödenen birim fiyatın, ihraç fiyatlarının süreli olarak üzerinde bulunması, ucuz fiyattan ihracat, pahalı fiyattan ithalat gibi ilginç bir yapı doğurmuştur. Bu, izlenen pamuk üretim, dış ticaret ve fiyat politikalarının gözden geçirilmesi gereğini ortaya koymaktadır.
3.5.2. PAMUK İPLİĞİ DIŞ TİCARETİ
Uzun yıllardan beri pamuk ihracatçısı olan Türkiye, son yıllarda yurtiçi talepteki artış, ekim alanlarında daralma eğilimi sonucunda üretimdeki düşüş nedeniyle giderek net pamuk ithalatçısı durumuna gelmektedir.
Türkiye’de ilk iplik fabrikaları kurulduktan ve pamuk ipliği üretimi başladıktan sonra, iç pazarın talep darlığı ve henüz konfeksiyon sektörünün yeterince gelişmemiş olması, Türkiye’den pamuk ipliği dış satımını başlatmıştır. Bu dışsatım öyle hızlı bir büyüme göstermiştir ki, daha1970’li yılların sonunda Türkiye, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin en büyük pamuk ipliği tedarikçisi haline gelmiştir. Ancak, bu durumdan oldukça rahatsız olan Avrupalı pamuk ipliği üreticilerinin girişimleri ile, Türk ipliği ithalatına AB tarafından 1981 yılında kota getirilmiş ve Türk pamuk ipliği ihracatı engellenmiştir.
Tablodan da izlendiği gibi Türkiye’nin 1986, 1987 ve 1988 yılları pamuk ipliği ihracatı hep 100 bin tonun üzerinde gerçekleşmiştir. Bu ihracatın yüzde 90’dan fazlası AB ~ilkelerine yapılmıştır. Ancak, 1989-1993 yılları arasında pamuk ipliği ihracatı yüzde 65 oranında azalmıştır. Bu azalışın temel nedenleri devlet destekli Uzak Doğu kökenli ipliklerin çok ucuz fiyatlarla Avrupa pazarlarına girmeleri, Türk Lirasının 1987 sonrasında reel anlamda değer kazanması ve Türk konfeksiyon sektörünün hızla gelişerek daha çok pamuk ipliği talep etmesidir.
1994 yılı. Türk pamuk ipliği ihracatının yeniden ivme kazandığı bir yıl olmuştur. Bu gelişmenin temel nedeni, Devlet tarafından ihracata sağlanan parasal desteklerdir. Çünkü, 1993 yılının Ağustos ayında, FOB ihraç uygulanmaya başlayan, fiyatının yüzde 20’sine eşit olan destekler, ihracatın artmasını sağlamıştır. Ayrıca bu destek, serbest bölgelere yapılan ihracata da sağlandığı için, önemli oranda ihracatın serbest bölgelere yapıldığı; daha sonrada bu ipliklerin Türkiye içinde getirilerek kullanıldığı gözlenmiştir. 1994 yılında serbest bölgelere yapılan ihracatın 36 bin ton olduğu hesaplanmaktadır.
Pamuk ipliğinde 1988 yılı sonuna kadar AB kotalarını sürekli dolduran Türkiye. AB kotasının 1990 yılında yüzde 61.5 ‘ini. 1992 yılında yüzde 25~8’ini, 1993 yılında da yüzde 23’ ünü doldurabilmiştir.
1994 yılında ihracat, serbest bölgelere yapılanın dışında AB’ye yüzde 73,2, ABD’ye yüzde 102,2 artmış, İsrail önemli bir pazar olarak ortaya çıkmıştır. 1994 yılında pamuk ipliği ihracatının yüzde 46,6’sı başta İtalya (%27,7), Belçika ve Lüksembourg (%8,7) olmak üzere AB’ye yüzde Si ABD’ye, yüzde4,6’sı İsrail’e, yüzde 41,3’ü serbest bölgelere yapılmıştır.
Diğer taraftan Dünya pamuk ithalatı son 5 yıl itibariyle düzenli bir seyir izleyerek 6 milyon ton civarında gerçekleşmiştir. 1996/97 tahminlerine göre Türkiye’nin ithalatının dünya toplam ithalatının % 4’ü oramdı karşılaması beklenmektedir..
forumturka.net